Geçen hafta Şalom’da İvo Molinas’ın yazısını okuyanlar başlıktan bu yazının nereye varacağını anlamıştır. Kısaca özetleyeyim: Einstein ile Freud arasındaki bir mektuplaşmanın öyküsüdür bu. Einstein’ın ‘Neden savaş?’ sorusuna Freud’ün yanıtı aydınlatıcı fakat bir o kadar da karamsar olur. Savaşmak insanın doğasındadır diye açıklar ünlü nörolog ve “Barış ancak iki savaş arasındaki kısa bir teneffüstür” diye sonlandırır mektubunu.
Doğan Hızlan’ın ifadesiyle ‘iyi karikatürcü’ kadim dost Tan Oral, 2022’yi uğurlamak için olsa gerek, yeni bir kitap çıkardı. Bu kitapta nafile karikatür aramayın, bir tanecik bile olsun yok! Fakat karikatürden çok daha fazlası var. “İçinde yüzdüğüm insan denizinin bana vuran dalgaları çekildikçe kalan tortular” olarak tanımladığı, “çalışma hay huyu içinde ikide bir, bulundukları yerden başlarını uzatıp kendilerini hatırlaması için göz kırpan” kısa notlarını derledi Tan Oral. Karikatürsüz kitabına uygun gördüğü ad ise ‘Hüzüntü’*. Sanatçı, hüzün ile üzüntü sözcüklerini birleştirerek dilimize yepyeni bir sözcük kazandırmış oldu.
‘Hüzüntü’de aşk, dostluk, mutluluk, yalnızlık, sanat / sanatçı, çalışma / tembellik gibi pek çok kavramın çağrıştırdıkları belirsiz bir zaman dilimi içinde tutulmuş olan kısacık notlarla, her sayfaya birkaç satır olarak düşülmüş. Buyrun size barış hakkında minik bir seçki:
“Tanışıklık
barışıklık getirir” (en sevdiklerimden)
“Barış
Düşmanla yapılan
İşbirliğinin adı”
“Savaş gençleri kırar
Barış yaşlılara kalır”
Tan Oral, kitabının arka kapağındaki yazısında, “Üzüntüye boşverip, onun yerine Hüzün ile yetinin” diyor. Buradan hareketle, yılın bu son yazısında ben de Tan’ın tavsiyesine uyarak 2022 yılının gidişine üzülmüyorum, fakat hüzünlenmeden de duramıyorum. Neresinden bakarsanız bakın, ömrümüzden olaylarla dolu koca bir yıl daha geçip gitti!
Aslına bakarsanız iyi bir yıldı 2022. Ne beklenen ‘büyük İstanbul depremi’ gerçekleşti, ne de nükleer savaş çıktı. Kıyametse hiç kopmadı! Evet, yüreklerin ağızlara geldiği anlar oldu. Putin’in Ukrayna’daki nükleer santral tesislerini ele geçirmesi, bunların bombalanması… Kuzey Kore’nin Japonya üzerinden balistik füze fırlattığı iddiası, ki daha sonra Japonya tarafından yalanlandı… Amerika’nın Tayvan meselesini kaşıyarak Çin’i huylandırması… Gecenin dördünde İstanbul’dan hissedilen 6 şiddetindeki Düzce depremi… Şükürler olsun ki bunların hepsi çarçabuk unutuluverdi.
İklim krizi izin verirse bundan 100 yıl sonra dünyamızın bugünlerini inceleyecek kişiler 2022 yılı için ne diyecekler? Gezegenin son huzurlu yılı diye söz edecekler mi acaba? Kovid virüsünün kendisini olmasa bile korkusunu yenen insanların yeniden sosyal yaşama dönüşü çılgıncasına kutladıkları yıl! Öyle ya, ‘solunum yetmezliğinden’ ölenleri saymazsak, Kovid’den hayatını yitirenlerin sayısı 2022’de hemen hemen sıfıra yakın olmuş!
Yılın sonuna yakın gerçekleşen Dünya Kupası ise bana göre tarihe geçmeye en büyük adaydır. Ne müthiş bir heyecan kasırgası yaşandı! Fransa’nın İngiltere’yi yenmesiyle birlikte herkes Fas - Fransa maçına kilitlenmişti. Acaba Fas bir mucize daha gerçekleştirebilecek miydi? Faslı göçmenler, sırasıyla Belçika, İspanya ve Portekiz’i kupa dışı bırakan takımlarının başarısını bu ülkelerin çeşitli kentlerinde arabaları yakarak kutlamıştı. Fransa’yı yendikleri taktirde bu kez Paris’i ateşe vermelerinden endişe ediliyordu. Fakat korkulan olmadı, Fransa kazandı.
Turnuvaya katılmamasına karşın kaybetmeyi başaran tek ülkeyse İsrail oldu diyebiliriz. İsrail'in Filistin meselesini çözmeden Arap ülkeleriyle barış içinde normal ilişkiler tesis edebileceği şeklindeki analizler, Katar'dan gelen görüntülerle birlikte çöktü. Bunu ben değil, İsrailli karikatürcü arkadaşım Uri Fink yazdı, daha doğrusu çizdi! Bilindiği üzere, İsrail ile diplomatik ilişkileri bulunmayan Katar, İsraillilerin Tel Aviv'den Doha'ya direkt uçması için ticari seferlere izin vermişti. Doha’da kaşer yiyecek standları bile kurulmuş... Buna karşın İsrail televizyonlarının yayınları esnasında taraftarların Filistin bayrağı açarak kadraja girmelerine, canlı yayınlarda Arap taraftarların “Filistin çok yaşa” diye bağırmalarına, bir İngiliz taraftarınsa “Filistin'e özgürlük” diye haykırmasına engel olunamamış. Fas Milli Takımı oyuncularıysa yaptıkları kutlamalarda Filistin bayrağı açarak poz verip durdular.
Turnuvaya katılmayan Türkiye ise, gerek ‘2022 FIFA Dünya Kupası Kalkanı Harekâtı’nda yer alan tam teçhizatlı güvenlik güçleriyle, gerekse final maçının sonunda sahaya zıplayan millî kasabımız ‘Salt Bae' Nusret’le imaj parlatmayı başardı. Bursa kılıç kalkan ekibimiz de gitseydi tam olacaktı…
Fakat gerçek şu ki, futbol dünyası yıllardır böylesine bir finale hasretti. O kadar ki, final maçının heyecanı Katar’daki stadyumların inşaatı esnasında telef olan 6.500 kadar Bangladeşli işçinin ölümlerini bile unutturdu. 100 yıl sonra Katar’ı ziyaret edecek olan turistlerin ilk uğrak yeri şüphesiz bu stadyumlar olacaktır, tıpkı Roma’daki Kolezyum gibi!
Yeniden başa dönecek olursam, bu yazıyı adet olduğu üzere yeni yıl için güzel bir temenniyle sonlandırmam gerekiyor; o halde şöyle diyorum: Eyy 2023, şimdi teneffüs zamanı!
* Hüzüntü, Tan Oral / MD Basım, Kasım 2022, İstanbul