“Kemal Kılıçdaroğlu sorunu”

Bahar FEYZAN Köşe Yazısı
4 Ocak 2023 Çarşamba

Adaylık konusundaki ısrarı her yerden görülüyor. O, inada bindirdikçe başkaları da onun tavrını dayatma olarak algılıyor. Berlin’den koşa koşa döndü. Ekrem İmamoğlu rüzgarını söndürmek için adeta elinden geleni yaptı. Türban gibi acayip çıkışlarıyla Erdoğan’ın ekmeğine ballı tereyağı sürmeye devam ediyor. Üstelik o çıkışı MHP’den döndü. Garabetin boyutuna girmiyorum bile… Bunlar saymakla bitmez fakat artık başka büyük bir problemi daha var Kılıçdaroğlu’nun. İş dünyası arkasında değil, sivil toplum kuruluşları arkasında değil. Dahası esaslı yerlerin dile getirdiği çok tuhaf bir söylem var ki dengeleri altüst eder! Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendi iradesiyle değil tamamen “Erdoğan’ın adamı” olduğu yönünde garip bir kanı etkili çevrelerin aklını karıştırmış durumda.

EYT haysiyeti

Borçları 2040’lara kadar ertelenenlerden daha zengin bir halkımız var. Ödediği vergilerin hiçbir hesabını sormayan halkımızın gönlü öyle zengin ki, bonkörce parasını saçtı.

Ama iş EYT’ye geldiğinde üç kuruş alacağım diyenler devlete avuç açmaya muhtaç oldu. Vatandaşlığın onuruna yakışmayan bu düzenleme bile anlaşılamadı. Bir sakatlığı, rahatsızlığı yoksa 60’ından sonra emekli olunan sistemler, emekli maaşıyla en azından refah içinde yaşatmayı vaat eder. Çünkü maaş bağlama oranları yüksektir. Oysa daha erken emekli olmayı seçen kurnazlar, 40’ında alacakları küçük maaşlarla tüm milletin emeklilik sistemine çöktüler. Tıpkı birilerinin başka yerlere çöktüğü gibi. Pasta küçüldü, bu kadar uzun süre çok sayıda maaşı karşılamakta zorlanacak olan sistem muhtemelen hiçbir zaman kimseye hak ettiği ölçüde ödeme yapamayacak. Yani erken emekli olduk diye halaya duranlar, kendi yaşlılık haklarından da yediler, başkalarından da.

Utanç verici bir düzenleme. Utanç verici bir sevinç. Muhtaçlığın şahlandırılması ve zafer diye taç giydirilmesi.

Kriz değil keriz!

“Ekonomik kriz var diyorlar ama her yer dolu! E bu insanlar da para yok diyor ama mağazalar tıklım tıklım. Herkes sokaklarda, trafik araba kaynıyor” gibi söylemlerle eski yöntem halkın ekonomiyi ölçtüğü söylemlere göre sokaklarda kriz yok. Hatta bu dolulukla bu kalabalıkla şahlandık, tutmayın bizi….

Eğer yıl 2017 olsaydı….

Sonra “ver yetkiyi gör etkiyi” diyen söylemle beraber Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtik. Ardından Rahip Branson’lu kur atakları yaşadık. Dolar o dönemin en yüksek seviyelerine ulaşınca bir takım öncü etkiler görmeye başlamıştık. Ekonomi de, siyaset de, atamalar da hatta yangın söndürmeler bile bir kişinin iradesine tabiiydi.

İlk kur krizi bir şekilde geçiştiriliyordu ki ama ithalat ve cari açık yara aldı. Sonra durgunluğu yaşamak yerine faiz indirelim diyerek dövizin altına benzin döktük. Gerisini biliyorsunuz… Maaşlar kuş oldu. Zam gelse de yetmedi. Alım gücü akılların almayacağı kadar düştü. Kimse fiyatları bir yere oturtamadı. Çünkü fiyatlar yukarı gittiğinde maaşlar daha oraya gitmediğinden herkes enflasyonun altında ezildi ve eziliyor. Bu yazıyı okuyan en varlıklı insan bile verdiği maaştan, aldığı malın maliyetinden vs. fiyatlarca dayak yiyor.

Peki ne olacak?

Seçim olacak. Seçim olana kadar değerli halkımız sürünmeye devam edecek. Seçimden sonra kurtuluş var mı? Yok.

Şöyle anlatayım. Hani dışarılar çok dolu. Boş yer yok deniyor ya! Hah işte artık İstanbul’da onların yüzde 90’ı yabancı. Hangi restorana, otele, gece kulübüne gitseniz Birleşmiş Milletler gibi. Hatta yılbaşında konuştuğum restoran sahibi arkadaşım, yılbaşında onaylı rezervasyonların yüzde 99’unun yabancı olduğunu söyledi.

İstanbul’un sakinleri ise kimileri sitelerinin ortak alanında kendince müzik yapıyordu, çoğu evinde, kimi azınlık ise belki bir yerlerde. Ama o küçük azınlık çarkı çevirmeye yetmez hemen yüreğiniz hoplamasın.

Diyeceksiniz ki; aman canım dünyanın en büyük şehirlerinde de yaşamak pahalı, halk başka şehirlere gitsin…

Ev fiyatları, gıda zamları bir tek İstanbul’a vurmadı ki! Kayağa giderken Erzurum’un ortasında durduğumuz alelade market de pahalıydı. Ayrıca İstanbul dışına göçü kolaylaştıracak hangi imkan sunuldu ki? Ne bileyim çeşitli sektörler Türkiye’ye yayıldı da insanlar mı gitmedi? Aksine! Sanki azmışız gibi bir de Ankara’dan finans merkezini taşıyıp Ataşehir diye yapay bir yer kurdular. Gereksiz elektrik israfı!

Her şey bir yana her yer o kadar inşaat oldu ki İstanbul’da bir nesil tüm hafızasını yitirdi. Mesela, ben çocukluğumun geçtiği mahalledeki evi bulamıyorum. Semti tanıyamıyorum. Başka bir yer olmuş. Sokak ismine ve kapı numarasına bakıp buldum evi. Kimse bu derece inşaat travması geçirmiyor. Selanik yıllardır bildiğin Selanik. Paris tadilat dışında bildiğin Paris. Daha çok örneği var. Ama biz gözümüzü kırpmadan İstanbul’un merkezine residance izinlerini şak diye verebiliyoruz. Bir bakmışız polis okulunun yerinde yeller esmiş! Bir bakmışsınız Barboros Bulvarından başka bir şeyler yükseliyor. Çocukluğumun geçtiği Beşiktaş Jandarma Dikimevi, TOKİ mi artık her ne olduysa oradan da bir şey yükseliyor. Bu kadar kimliksiz, kişiliksiz bir şehirde zaten yabancıların hakimiyetinden başka ne beklenebilir ki? Bir anda emlak piyasasına milyonlarca yabancı insan soktular! Ev almaya çalışan saf kardeşim sanma ki fiyatlar dolar yükseldi diye uçtu! Bu kadar uçmazdı merak etme. Talep piyasayı mahvetti!

Yabancılar sayesinde yerliler ev alamıyor. Hatta yakında kirada da kalamayacaklar. Barınma krizi seçim sonrasının büyük şoku!

Etrafıma baktığımda bir Belgrad Ormanı kaldı çocukluğumdan! O da ne kadar kalır bilmiyorum.

Biz bunca inşaat, bunca rant dönerken hiç sesimizi çıkarmayanlar şimdi “yabancılar” sefasını sürerken hepimiz cefasını çekiyoruz. Barınmaz kriziyle, ev alamayarak, trafiğiyle ve enflasyonuyla!

Bir millet sadece savaşla işgal edilmez. Hele bu çağda ekonomi en büyük silah. Tüketim, kimliksizleştirme, değersizleştirme, kurumları yıkma, boş övgüler… Bunlardan fasıl fasıl geçtik.

Ben “yabancı turistin” ülkeye gelmesine karşı değilim. İsteyen istediği gibi gelsin gezsin. Fakat yaşadığımız şeyin adı turizm değil. Birincisi istila ediliyoruz, ikincisi fakirleşen halk o mekanlara gidemez oldu.

Özetle, yabancılara cennet olan ülkemiz kendi vatandaşlarına sığınmacı gibi bir hayat yaşatıyor!..

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün