Pandemi döneminin sokağa çıkma yasakları olan ilk iki yılının ardından, eski hayatımıza daha yakın, daha serbest bir yaşama geri dönsek de hem kendimde hem çevremde eskiden olmayan bazı değişimler gözlemliyorum. Örneğin bana karantina günlerini hatırlatan bazı kıyafet ve objeleri artık görmek istemiyorum. O dönem çok sık giydiğim bir eşofman altı, çok sık duyduğum bir şarkı, eskiden kapı girişinde duran büyük dezenfektan şişesi ve büyük cerrahi maske kutusu gibi. Maske takma ihtiyacım olan bir durum varsa artık göz önünde olmasınlar diye sakladığım çekmecemden alıyorum. Dijital platformlardaki bazı diziler bile bana o dönemi hatırlatıyor, rastladığımda hemen kumandamla alta geçiyorum. Yanlışlıkla tıklarsam karantina günleri geri gelecek gibi saçma bir his oluşuyor içimde. Deneysel glütensiz ekmek denemelerini, internetten gerçekten ihtiyaç da olmayan mutfak eşyaları ısmarlamayı, gecenin garip saatlerinde arkadaşlarımla görüntü konuşmalar yapmayı, sanki Amerika Borsası saatlerinde çalışmam gerekiyormuş gibi o dönem oluşan garip uyuma ve uyanma saatlerimi çoktan bıraktım.
***
COVID-19’un dördüncü kışında artık çok şey değişti; COVID dışarıya burnumuzu sokmaya korktuğumuz ölümcül bir hastalık iken artık nerdeyse bir grip varyantı gibi oldu. Maalesef kış aylarıyla birlikte solunum yolu enfeksiyonları ve COVID’den çok daha tehlikeli olan Influenza A ve B çıktı. Eskiden hastaneler bile test sıkıntısından dolayı herkese test yapmak istemezken, insanlar artık kendi satın aldıkları ev antigen testleriyle COVID veya İnfluenza olup olmadıklarını anlayabiliyorlar. Burnu akan bir çubuk sokup tek çizgide bir oh çekiyor, iki çizgi olursa ev karantinasına başlıyor. Yine kendi kendime ev testi yaptığım bir gün, tek çizgi çıkmama rağmen kendimi çok kötü hissedince bana yürüme mesafesi olan bir hastanenin yolunu tuttum. Belki de COVID başladığından beri bekleme odasının bu kadar kalabalık olduğunu gözlemledim. Sıramı beklerken bir kadının hastaneye getirdiği çocuğu için “Çok geziyor da ondan” dediğini duydum. Kadının ses tonundan kendinin veya eşi varsa eşiyle çok sosyalleşmediğini, üniversite yaşında gözüken oğlu COVID veya İnfluenza çıkarsa haklı çıkmak için nerdeyse sevineceğini gözlemledim. Üzüldüm. Eğer o yaşta bir çocuğum olsa idi, özellikle de ev hapsinde geçirdiği gençliğinin en güzel yıllarından sonra gezebildiği kadar gezebilmesini isterdim. İnsanlar özellikle kış aylarında grip de olacak, COVID de, İnfluenza da. Pandemi olmadan da herkes her kış grip olurdu. Bunun sadece “gezmek” ile alakası olmadığını okula giden çocuğu olanlar, toplu taşıma kullananlar, seminarlara, toplantılara, mecburi iş yemekleri veya davetlerine gidenler bilir.
***
Karşımızdaki insanda hoşumuza gitmeyen bir şeyi eleştirdiğimizde aslında kendimizle ilgili hoşumuza gitmeyen bir şeyi eleştiririz der uzmanlar. Bir annenin hasta oğlunu nerdeyse haklı çıkma uğuruna eleştirmesi de sanki ondaki bir eksiklikten kaynaklı. Eleştirmek çok kolay. Belki de birçok kişi “Çok gezdiğin için”, “Çocuk okula başladığı için”, “Börekleri tatlıları yediğin için”, “Doğru dürüst yemediğin için” gibi eleştirileri akraba ve dostlardan duymak istemediği için gerçekten hastalanınca kimseden yardım istemiyordur. Bir kit alıp çizgileri beklemek daha huzurlu geliyordur…