‘Şovavim’ peraşalarının ikincisi olan Vaera Moşe ile Aaron’un firavunun huzurunda verdiği mücadeleyi anlatır. İlk karşılaşma fiyasko ile sonuçlanmıştır bu da peygamberlik ve liderliğe hevesli olmayan Moşe için bir yıkım kadar sıkıcıdır. Geçtiğimiz peraşanın sonunda Moşe neden gönderilmediğini anlamadığını, gelişinin sıkıntı yarattığını ve halkın kurtulmadığını serzeniş dolu bir söylemle Tanrı’ya iletir. Tanrı’nın yanıtı bu haftaki peraşanın ilk cümlesinden itibaren ciddi bir azarlama olur. Moşe Bene Yisrael’in de kendisini dinlememesi yüzünden üzgündür. Hâlâ kendisine güvenmemektedir ve bu durumda firavuna ne söyleyeceği konusunda bir fikri yoktur. Ancak geçen hafta okuduğumuz peraşada Tanrı Moşe’ye ‘onunla birlikte olacağını’ söylemiştir. Moşe’nin bunun farkına varması için de bir müddet gereklidir. Bu müddet sonunda Moşe ve Aaron firavunun karşısına çıkar ve işaretleri göstermeye başlar.
İşaretlerden ilki asanın yılana dönmesidir. Midraş Raba’nın verdiği bilgiye göre firavun bu işarete karşılık çocukları çağırır ve onların attığı sopa da yılana döner. Firavun alaylarına keyifle devam etmektedir. İşte bu sırada olmayacak şey olur ve Aaron’un asası diğer asaları yutar.
Pasuk şöyle demektedir: “Aaron’un asası onların sopalarını yuttu.”
Midraş Raba Tanrı’nın yılanlar arasındaki bir mücadelenin etkili olmayacağını bildiğinden durumun asalar arası mücadeleye döndüğünü öğretir. Yılanlar doğal hayat içinde bazen birbirlerini yutarlar. Eğer Aaron’un yılanı diğerlerini yutsaydı bu çok da bir işaret olarak kabul edilmezdi. Asa aslına döner ve bir mesaj verircesine asaları yutar. Ancak firavun alayları ve gururuyla o kadar meşguldür ki bu gerçeği kavrayamaz daha doğrusu kavramaya yanaşmaz.
“Derahea darhe noam vehol netivotea Ş.alom / Tora’nın yolları keyifli yollardır bütün istikametleri barıştır.” Mişle 3/17’de yer alan bu pasuk bizlere Yahudilerin bir anlamda yaşam felsefesinden söz etmektedir. Tora’nın yolları insana keyif veren, yaşamına anlam katan güzel yollardır. Kişi Tora öğrenirken bunun güzelliğini hisseder; bunun sayesinde de yollarını düzeltir kendini rafine eder. Bunun sonucunda da asıl istikamet olan Ş.alom yani barışa ulaşır.
Aslında toplum olarak bize verilen görev karanlıklarla savaşmaktan ziyade ışığı var etmek ve onu sahiplenmektir. Tarih buna rağmen bazen bizi yok etmek isteyenlere karşı mücadele verdiğimizi bu mücadelenin bazen manevi bazen de fiziksel olduğunu gösterir. Bene Yisrael’in başındaki şefkat dolu çoban olan Moşe Rabenu ile barışı seven ve onu izlemeyi hayat düsturu yapan Aaron AKohen kendilerini Mısır'ın gücünü ezen, onun ikonlarını ve mitlerini yok eden ‘Firavun'un yargıcı ve cezalandırıcısı’ rolünde bulurlar.
The Lubavitcher Rebbe’nin açıklamasına göre Aaron’un değneğinin, bir yılan olarak değil de, orijinal biçimine geri döndükten sonra ‘Mısırlıların asalarını’ yuttuğu gerçeğinden çıkarılacak ders burada yatmaktadır. Çünkü savaşmak zorunda kaldığında bile Yahudi bir savaşçı değildir. Düşmanın yılanlarını yerken bile kendisi zehir ve nefret kusan bir yılan değildir. Taşlaşmış bir çubuk gibi intikam duygusundan yoksun, savaşın öfkesine cansız bir sopa kadar soğuk yaklaşır.
Barış sözcüğünü günlük selamlaşma şekline getiren ve günde üç kez dualarını barış dilekleriyle tamamlayan bir toplumun dünyaya verdiği mesaj bu şekilde anlaşılmalıdır.