Daha kar yağmaya başlamadan okulların tatil edildiği bir pazartesi sabahında, bembeyaz ve büyüleyici bir manzaraya uyanacağımızı zannederken, çok üzücü bir habere uyandık. Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde meydana gelen ve on ili etkileyen deprem, enkaz altında kalanlar, yıkılan hastaneler, çöken binalar, yarılmış uçak pistleri, 200’ü geçen ve her an yükselen can kaybı, sayısız yaralı hepimizi üzüntüye boğdu. Sabah çok sevdiğim bir ilkokul arkadaşımın o anda Elazığ’da olduğunu, depremin korkutucu olduğunu ama kendisinin iyi olduğunu, sağ salim atlattığını öğrendim. Ancak bu depremde bazı tanıdıklarımın Hatay ve Malatya’daki tanıdıklarından haber alamadıklarını, bazılarından enkaz altında oldukları ve kurtarılmayı bekledikleri haberlerini aldım. Tüm depremzedelerin sağ salim kurtarılmasını umuyor, ailelerine güç diliyorum.
Deprem sonrası telefonlara sarılarak hatları kilitlememek, ses duymak istiyorsak da telefon konuşmalarını çok kısa tutmak çok önemli. Bugünlerde sms veya internet çekiyorsa whatsapp yoluyla mesajlaşmak daha doğru. Telefon hatlarını yoğunlaştırmak, kilitlemek, gerçekten acil durumlarda ulaşmak isteyenleri tehlikeye sokuyor.
Depremzede bir şehre yardım yollamak için o şehrin valiliğinden izin alınmış olması gerekiyor. Öbür türlü sizin yardımlarınız da, izin alınmış yardımlar da ihtiyaç sahiplerine daha geç ulaşıyor. Yardım etmenin birçok yolu var; evinizde artık giymediğiniz montları, bere, atkı, battaniye gibi eşyaları onları toplayan yerleri öğrenip, yakınınızdaki yardım toplayan hastane, dernek, okul gibi yerlere bırakabilir, Ahbap Derneği, Akut gibi organizasyonlara büyük küçük demeden yardım etmek için bağış yapabilirsiniz. En ufak bir yardımın bile büyüyüp devleşeceğini lütfen unutmayın. Lütfen yardım edelim. Sosyal medyaya “üzgünüm” yazıp başka bir şey yapmama günü değil. Her kuruşun faydası var.
***
Bambaşka bir yazı yazacaktım aslında. Pandemiden ve uzun yıllardan sonra ilk defa gittiğim bale gösterisini, Romeo ve Juliet hakkındaki gerçek düşüncelerimi, benim için küçük yaştan beri gerçek aşk ve ruh eşi kavramından belki de en uzak çift olduğunu yazacaktım. Balerin ve baletlerin muhteşem performansını gölgeleyen, üç sıra yanımda oturan, ter kokusu bütün sırayı saran adamı yazacaktım. Bale gösterisi bir alışveriş merkezinin içinde olduğu için torba torba alışveriş yapanları ve yerine geçmeye çalışırken o poşetleri umarsızca önde oturanların kafasına geçire geçire yerlerine oturmaya gittiklerini yazacaktım. O devirde, kurgu bile olsa Juliet’in zorla evlendirilme çilesinden, Rahip Laurence’ın Juliet’e yardım etmesinden, iksiri içip uyuyan Juliet’in öldüğüne inanıp intihar eden Romeo’dan bahsedecektim. Tüm bunların sadece bir haftalık aşk için gerçekleştiğine, 500 yılı aşkın bu aşk hikayesinin bence aşk değil, tutkuyla karıştırılabileceğini yazacaktım. Gülenler olacaktı, kızanlar da olacaktı…
***
Ancak bir görsel, bin kelimeye beter. Sabah bilgisayar başına geçtiğimde ilk gördüğüm görsel olan Hatay Havalimanın yarılmış halini gösteren fotoğrafı hafızamdan silemiyorum. Bilimden, teknolojiden, iyilikten ve de kötülükten üstündür tabiat ana. Zaman zaman ve hiçbir zaman hatırlamasak keşke…