Stalin sonrası Sovyet tarihinde Moskova’nın askeri girişimlerinin günlük hayatı etkilediği iki olay sayılabilir. Bunların birincisi 1968’de Çekoslovakya’ya yapılan müdahaledir. Diğeri 1979 yılında başlatılan Afganistan işgalidir ki etkisi çok daha kalıcı olmuştur; hem Sovyet Rusya’sı hem de dünya için. Çinko tabutlar içinde eve dönen askerlerin görüntüleri Rus kamuoyunu derinden sarsmış, taban kaybetmekte olan Marksist – Leninist ideolojiye büyük darbe indirmiştir.
Moskova’nın Şubat 2022’de başlattığı Ukrayna işgali ise, Rus halkının günlük yaşantısını etkilemesi açısından, post-Sovyet döneminin en yıkıcı askeri harekâtıdır, hiç şüphesiz. Çok çabuk bitmesi planlanan işgal öngörülenin aksine bir yıpratma savaşı halini almış durumda. Ülkenin batıda yalnızlaşması, ekonomik yaptırımlardan öte gerçekleşen ve doğrudan halkı ilgilendiren kısıtlamalar, artan kayıplar, çöken moral, esas itibariyle Putin’e çok zor anlar yaşatmalıydı.
Oysa durum hiç de öyle değil. Gerçi halk savaş konusunda iki cepheye ayrılmış durumda. Görüşler kutuplaşmış, insanlar savaşın gerilimini yaşamaktan yorulmuş durumdalar. Ama Putin’i gittiği yoldan caydıracak bir muhalefetten söz etmek olası değil. Tam tersine bu ‘özel askeri harekat’ konumunu güçlendirmiş.
Tutulan yolun doğru olmadığını düşünenler, bundan bir an önce geri adım atılması gerektiğini savunanlar, ya şimdiye dek çoktan ülkeyi terk etmiş ya da bu görüşlerini aleni bir şekilde paylaşmanın artık olanaksız olduğunu idrak etmiş durumdalar. Rejim kendisine karşı gelenleri tasfiye etmek için çok geniş bir cephane oluşturmuş. Adalet sistemi, tıpkı Stalin döneminde olduğu gibi savaş karşıtlarını hapse göndermekten imtina etmiyor. Bunlar, neredeyse sarı yıldız takmaya denk gelecek şekilde fişleniyor, ‘yabancı ajan’ olmakla, ülkenin çıkarlarına karşı gelmekle suçlanıyor. Hainlik insanlara kolay yakıştırılıyor, savaşı sorgulamak, ordu/polis devletine karşı fikir beyan etmek yaftanın boyna asılmasına yetiyor.
Halkın geniş bölümü buna karşı gelmek yerine bir kabulleniş içinde. Bunda özgür medyanın susturulmuş olmasının rolü büyük. Askere alımların gündemde olduğu dönemlerde yaşanan kaçışlar, rejime karşı gelmekten ziyade ölüme gitmek ya da öldürmek istememe güdüsü ile şekillenmiş.
Yapılan araştırmalar, 2022’de Rus halkının ciddi bir anksiyete sorunu yaşadığını söylüyor. Her ne kadar seferberlik durumunun sonlanmasından sonra bu daha tolere edilebilir hale gelmiş olsa da, yine de önceki yıllardan çok daha fazla insanların iliklerine işlemiş durumda.
Peki bu nerede bitecek?
Rus gazeteci, siyaset bilimci Andrei Kolesnikov[1]’a göre, Putin yeni bir imparatorluk kurma sevdası içinde. Ukrayna’da yaşanan başarısızlığı gölgelemek için daha çok istibdat, daha acımasız bir politika takip ediyor. 2022’de peşi sıra gelen şoklar, rejimin meşruiyetine bir gölge dahi getirmiyor. ‘Doğrusu ile eğrisi ile ülkemdir’ veya ‘Liderlerimiz daha iyi bilir’ mealindeki savunma refleksi beraberinde kabullenmeyi getiriyor. Bu kabullenmenin satır aralarında düşmanı insanlıktan çıkarmışlık durumu da var.
Son tahlilde, soluğu yetmediği için rejimin başka yerlerde giriştiği katliamlara veya ülke içinde gerçekleştirdiği tecride sessiz kalarak normal yaşamını idame ettirmeye çalışan bu - bir de denilebilir - halk için sosyal normların farklılaşması, eskinin yeni olarak yutturulanla yer değiştirmesi kaçınılmazdır.
[1] Foreign Affairs – 1 Şubat 2023