Dayanışma uzun ömürlü olsun…

Mois GABAY Köşe Yazısı
22 Şubat 2023 Çarşamba

- Dolapta Antakya’dan getirdiğin donmuş künefeler var, çıkarıp yiyelim mi?

- Bir daha ne zaman gidebiliriz kimbilir? Künefeyi aldığımız dükkanın sahipleri, Uzunçarşı’da ezme peyniri satan abla iyi midir? Kurtulabilmişler midir?

Dua ettiğiniz sinagogu, ziyaret ettiğiniz kiliseyi, alışveriş yaptığınız dükkanları bir daha aynı hali ile göremeyeceğinizi söyleseler ne hissederdiniz? Peki ya herşeyden evvel o canım insanların birçoğunun ve yakınlarının hayatta olmadığı gerçeği kalbinizi ağrıtıyor mu?

Depremin hemen ertesinde benzeri görülmemiş bir çaba ile ufak, büyük demeden bütün sivil toplum elele acıları sarmak için bir dayanışma başlattı. Her birimiz elimizden geldiğince deprem bölgesine yardımda bulunmaya çalıştık. Şalom yazarları olarak bizler de 500. Yıl Vakfı organizasyonu ile bölgeye 560 battaniyeyi ulaştırmanın huzurunu yaşadık. Bu süreçte bazı iyi niyetli çabaların bilgisizlik nedeni ile zarar ve vakit kaybına neden olduğunu, öte yandan kimin gerçekten yardım yapıp, kimin ise ‘takı takma töreni’ misali acılardan şov yaratmaya çalışmasını da hicapla izledik.

Böylesi acı dolu günlerde komşularımız hızlıca desteğe koşarken, maalesef kötülüğün de afet dinlemediğini malum gazetenin nefret haberlerinde yine okuduk. “Yardımsever kılıklı istihbaratçılar defoldu!” haberiyle ilgili gazete, komplo teorilerine bir yenisini daha eklemiş ve toplumdaki nefreti körüklemiş oldu. Aynı gazete pazartesi yayınladığı sözde haberde de “Kurtarma ekibi depremde buldukları tarihi eseri kaçırdı” sözleriyle bir kez daha bir hafta boyunca aralıksız çalışan ve 19 kişiyi enkazdan kurtaran 450 kişilik Zeytin Dalları ekibini itibarsızlaştırmaya çalıştı. Dayanışmanın uluslararası düzeyde en yüksek olduğu bu dönemde, bu tip antisemit yayınların cezasız kalması bile gelecek adına endişe verici ve düşündürücüdür.

Geçtiğimiz pazartesi günü itibariyle birçok marka sosyal medya hesaplarından yayınlarıyla, yas döneminin sona ermesiyle hayatı olağan akışına bıraktılar. Bu yazıyı sizlerle paylaştığım esnada tekrardan aynı bölgede depremi yaşamasak belki de bir süre sonra ‘deprem’ balık hafızalarımızla gündemden düşecek ve hepimiz farklı gündemlere savrulacaktık. Büyük bir şevkle ve istekle yardıma koşan milyonlarca gencimizin emeğini uzun süreli kılmak ve enerjilerini bu yönde kullanmak depremzedelere büyük fayda sağlayacaktır. Gençlerimizin ön ayak olduğu gönüllülük kampanyaları, bölgeye yönelik yardımlar dileyelim uzun ömürlü olsun. Dilerim üniversitelerin online eğitime geçirildiği bu dönemde öğrencilerimizde oluşacak tahribat ilerki yıllarda onların ve bizim hayatlarımızı olumsuz yönde etkilemesin. Bu kararın da bir kez daha gözden geçirilmesini ümit ediyorum.

Başta Antakya olmak üzere tarihi eserlerimizle dolu şehirlerimiz kültürünü koruyan ve gelecek nesillere aktarabilen bir anlayışla ayağa kaldırılsın.

Depremin ilk günlerinde Antakyalı kardeşlerimizin İstanbul’a getirilmesi ile “2500 yıllık Yahudi hayatının son bulması” sözünü kabullenemiyorum. Sinagogumuzun restorasyonu sonrası Çan, Ezan, Hazan’daki Hazan’ı daim kılmak, Haron ağabeyimizin coşkulu sesiyle “Ben 2500 yıldır bu topraklardayım!” diyebilmek artık ülkemizin ve dünyanın farklı şehirlerinde yaşayan tüm Antakyalı kardeşlerimizin ve hepimizin ortak görevi olsun.

Başımız sağolsun. Geçmiş olsun Türkiye!

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün