Kâinat iki önemli güçle yaratılmıştır. Bu güçlerden birincisi fiziki veya İbranicede ‘gaşmi’ dediğimiz maddesel güçlerdir. İkincisi ise maddesel şeylerle bir bağlantısı olmayan ‘ruhani’ dediğimiz maneviyattır. Maneviyat ve cismanilik genellikle bir terazi gibi davranırlar. Maneviyat yükseldikçe maddiyat aşağıya iner. Ancak maddiyat yükseldikçe maneviyatta kayıplar ortaya çıkar. Günümüzde insan bu iki kudrete sahip olan tek yaratılandır. Bu iki kudretin olması gerektiği gibi dengede olması onu yaratılanların en önemlisi olmaya doğru götürür. Hayat sadece manevi değerlerle yaşanamayacağı gibi sadece maddi değerlerle de yaşanmaz. İkisinin mutlak bir dengede olması beklenir. Maneviyatta yükseldiğimizde maddi anlamda vücudumuz güç kaybeder. Bunun için bir kitap bitirdiğimizde ‘hazak venithazak’ terimi kullanılır. Bu maneviyatın artmasından dolayı kaybettiğimiz ve yaşamamız için gerekli olan maddi veya fiziksel güce yeniden yaklaşmamıza yardımcı olur.
Tora ‘baale hayim’ dediğimiz hayvanlara yanlış davranışları yasaklar. Onlar aç iken bizim yememizi doğru bulmaz. Şema duasında hepimizin bildiği pasuk “Venatati esev besadeha livemteha” derken hayvanlar için yiyecek temininin Tanrı tarafından yapılacağını söylemektedir. Bunun devamında da “veahalta vesavata / yiyecek ve doyacaksın” yaklaşımı vardır. Yani evinde bulunan hayvanlara gerekli yiyecekleri vermeden senin yemek yemen ve doyman doğru kabul edilmemektedir.
Öte yandan ‘korban’ meselesinde canlıların bu amaçla kullanılması bazı kültürlerde olumsuz olarak karşılanmaktadır. İlk bakışta haklı olabileceklerini düşünmek işten bile değildir. Ancak dünyamızda her şeyin ve her yaratılanın bir görevi olduğu gerçeği yaratılış anından bellidir ve bu amaçla Tanrı insan yaratmadan evvel meleklere danışmıştır.
Bereşit kitabının en etkileyici cümlelerinden biri “Naase adam betsalmenu kidmutenu/kendi şeklimizde (özelliğimizde) insan yaratalım” ifadesidir. Burada tek Yaradan konumundaki Tanrı meleklere danışmaktadır. Aslında yaratılıştan beri bu dünyadaki her yaratılanın ve her şeyin sorumlu bir meleği vardır. Tanrı işte her zaman yaratılanları olumlu veya olumsuz şekilde etkileyecek insanın yaratılışından evvel bu sorumlu meleklere sormaktadır. İnsan yaratıldığında her şeyi kontrol edecek ve bundan hem üst hem de alt dünyalar etkilenecektir. Melekler sorumlu olmaları nedeniyle bu eylemlere hazır mıdırlar yoksa buna hazır olmak konusunda şüpheleri var mıdır?
Yukarıda insanın iki güç ile yaratıldığından söz etmiştik. Asıl hedeflerden biri yaratılanları maddi güçten mümkün olduğunca uzaklaştırarak Tanrısal maneviyata yaklaştırmaktır. Korban dediğimiz olay da buna doğru bir adımdır. Korban o zamanlarda ibadet şeklidir. Altın buzağı günahını işlemeden Bene Yisrael’in korban veya bir meskene ihtiyacı yoktur. Ancak bu yanlışı yaptıktan sonra belli kurallarla bir mesken yani Mişkan dâhilinde korban ibadetini ifa etmek zorunlu olmuştur. Birçok yerde Tanrı söz dinlemeden sadece yapmak olsun diye gerçekleştirdiğimiz korbanlardan nefret ettiğini söylemektedir. Korban ancak Tanrı emri ile yapıldığında ve Tanrı’nın emirleri yerine getirildiğinde bir ibadet aracı olarak kullanılabilir. Maddiyatı maneviyata yükseltmek konusunda görevli olan insan sadece maddi yaşam sürmekte olan yaratılanları bu yolla maneviyata yükseltebilmektedir.