Fransa ve İsrail'de olanların asıl nedeni

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
29 Mart 2023 Çarşamba

16. yüzyıl düşünürlerinden ve İtalyan Rönesans hareketinin en önemli figürlerinden Machiavelli bir eserinde mealen şöyle der:

Antik Roma’da cumhuriyetin iyi işleyişinin önemli bir nedeni vardı. Senato’da alınan bir kararı beğenmeyen halk, senato binasının önüne gelip senatörleri yuhalar, sokaklarda gösteriler yapar, dükkanlarını kapatır, sürekli bağırırlardı. Daha sonra da senatörler halkı yuhalardı. Ama bu kargaşa, Roma Cumhuriyeti’nde iyi ve doğru kanunların çıkarılmasına ve özgürlüğün sürdürülmesine neden olmuştu.”

***

Fransa’nın her tarafında 16 Mart’tan beri sokak gösterileri ve şiddetini gittikçe artan protestolar düzenleniyor.

Nedeni ise Emmanuel Macron hükümetinin ülkede tüm çalışanların emeklilik yaşını bir yasayla 62’den 64’e çıkarması. Üstelik bunun parlamentodan geçirilmeden, anayasaya dayandırılarak sadece hükümet kararı olarak alınması Fransızları daha çok kızdırmış durumda.

Öğretmenlerin yüzde 50’si, toplu taşıma çalışanlarının yaklaşık yüzde 35’i iş bırakma eylemi yaptı. Rafineri çalışanlarının grevi ise günlerdir sürüyor.

Macron ise geri adım atmamakta direniyor. Sürekli açık veren emeklilik kasasındaki dengeyi yerine getirmek için bu değişimin elzem olduğunu anlatmaya çalışıyor ama başkası veya devlet için çalışmanın modern kölelik olduğunu düşünen Fransızlar hayatlarının iki yılını daha bu köleliğe teslim etmek istemiyor. Fransızlar, Macron’un yasa değişikliğinden geri dönmeyeceğini açıkladıktan sonra sokaktaki şiddeti artırmış durumdalar. Şiddet eylemleri devlet binalarını yakma seviyesine bile gelmiş durumda…

Machiavelli ise, bu tür tahripkar itirazı zararlı bir diyalektik ilişki olarak kategorize etmişti.

***

İsrail’de ise sokak gösterilerinin nedeni Fransa’ya göre biraz farklı olarak görülüyor.

İsrail’de tarihinde hiç görülmemiş büyüklükteki protestoların nedeninde, Binyamin Netanyahu’nun partisinin aşırı sağ ve dincilerle kurduğu koalisyonunun Meclis’ten geçirmeye niyetli olduğu yargı düzenlemeleri var.

Çıkarılmak istenen yeni yargı yasalarında, Anayasa Mahkemesi olmayan ve tarihte taraflar arası uzlaşma yoluyla kabul edilen Temel Yasalar kapsamında yetkileri olan Yüksek Mahkeme’nin yargıçlarının çoğunluğunun hükümetler tarafından atanması ve daha da önemlisi, yargıçların, hükümetlerin alacağı kimi kararları geçersiz kılma haklarının ellerinden alınması öngörülüyor.

Hükümetin yargı reformu olarak lanse ettiği, yargı erkinin kimi tasarruflarını durdurma gücü olan ve böylelikle ülkedeki demokrasinin güçler ayrılığı ilkesine büyük zarar vereceği düşünülen yasa düzenlemelerine, ülkenin genelde liberal, merkez sol ve sol kesimleri ile devletin kimi kurucu öğelerini İsrail milliyetçiliği kapsamında içselleştirmiş kimi bürokrat, emekli ve hatta muvazzaf asker ve generaller karşı çıkıyor.

Tek dertleri var, demokrasinin büyük tahribata uğramasının yüksek olasılığı.

Netanyahu, kimsenin öngöremediği kadar devletin her bir kısmının yasaya karşı geniş katılımlı karşı çıkması karşısında, “Biraz bekleyelim, yasaları mümkün olduğunca konsensüs içinde çıkaralım, askeriyede öfke, hayal kırıklığı ve korku duyguları daha önce hiç görmediğimiz boyutlara ulaştı” diyen Savunma Bakanı’nı görevden alınca, İsrail muhalefeti ayağa kalktı ve olanlar oldu.

Yıllardır İsrail başbakanlığı yapmış ve başarılı projelere imza atmış olan Netanyahu’nun, ırkçı düşünceleriyle bilinen koalisyondaki aşırı sağcı vekil Ben-Gvir ve takımından neden çekindiğini ve böyle bir yola girdiğini herkes sorgularken ilk akla gelen, kendisinin peşini bir türlü bırakmamış olan ceza davalarından kurtulmak olduğu iddiası gerçekten de esef verici olsa gerek.

Ancak, ülkeyi felç eden sert protestolar ve genel grev sonucunda nihayet Netanyahu ödün vererek yargı reformunu karşılıklı müzakerelerle şekillendirmek üzere birkaç ay ertelediğini açıklaması ile ülkenin daha büyük bir kaosa itilmesini şimdilik ertelemiş oldu. Bu ertelemenin karşılığında koalisyonun radikal ortaklarına ne gibi ödünler verdiği ise henüz net değil… 

İsrail kuruluşundan beri sağcı – solcu ve laik – dindar kesimlerin karşılıklı tavizleri çerçevesinde büyük bir konsensüs içinde demokrasi ile yönetilmekteyken, bu kadim dengeleri bozmak isteyenlerin, oluşacak büyük zararların vebali altında kalacağı gün gibi aşikar.

Netanyahu’nun yol yakınken şimdilik hatasından dönmesi, son tahlilde ülke çıkarlarını kişisel çıkarlarının önüne geçirdiğini düşündürtmüyor değil…

 

***

Aslında hem Fransa’da hem İsrail’de olan ve büyük kitlelerin karıştığı sokak gösterileri, protestolar, grevler ve hatta şiddet tek bir gerçeği gösteriyor.

Farklı nedenlerle olsa da 21. yüzyıl insanı geleceğine umutla değil, endişe ve korkuyla bakıyor. Kimi ekonomik, kimi de hem ekonomik hem kültürel veya yaşam biçimi değişikliği kaygılarıyla, hükümetlerinin tüm toplumun konsensüsünden kaçınarak aldıkları ve almaya devam edecekleri, perspektif yoksunu hayati kararların geleceklerini tehlikeye sokmasından korkuyor. Emekliliklerine onlarca yıl olan gençlerin bile bu protestolara katılması hep umutsuzluktan kaynaklanıyor, zira artık yürütme erkine hiç güven duymuyorlar.

Machiavelli’nin yanlış ve eksik yorumlanan, amaçlanan nihai hedef/zafer için her yol mubahtır yaklaşımını tercih eden kimi liderler ise, aynı düşünürün, karşılıklı eleştirilerin aslında devleti doğruya götürebileceği fikrini göz ardı ediyorlar.

Tarih, halklarına ve devletlerine büyük fayda veya zararlar vermiş liderlerle dolu.

Bakalım Macron ve Netanyahu tarihin hangi bölümünde yer alacaklar... 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün