8 Mart 2023 tarihine kadar ülkemizde pek çok kişi ki buna bizler de dahiliz Sillicon Valley Bank (SVB) isimli bir bankanın varlığından haberdar değildik. Oysa bahsettiğimiz banka ABD’nin 16. büyük bankasıydı. 31.12.2022 tarihi itibariyle yaklaşık 212 milyar USD’lık varlık büyüklüğüne sahip fakat bu varlık büyüklüğüne karşılık orta büyüklükte olarak sınıflandırılan bir bankadan bahsediyoruz. Müşteri fonu ve mevduat büyüklüğü 342 milyar USD olan, verdiği kredi miktarı 74 milyar USD’ı aşan bir bankaydı SVB.
Amerikalı girişim destekli teknoloji şirketlerinin yarısı SVB ile bankacılık yapıyordu. SVB’nin esas önemli yönü de buydu aslında. Girişim sermayesi ile start-up dediğimiz şirketlerin bankasıydı. 2022’de Amerikalı girişim destekli teknoloji ve sağlık hizmetleri şirketlerinin halka arzlarının %44’ü SVB aracılığıyla gerçekleştirilmişti.
Bütün bunları niye anlatıyorum? Çünkü SVB sıradan bir mevduat bankası değildi. Çok özel bir alana hizmet eden, Amerikan Girişim Sermayesini ve start-up’larını fonlayan, sadece Amerika ile kısıtlı kalmayıp dünyanın pek çok yerinde ofisleri aracılığıyla start-up ekosisteminin en önemli oyuncusuydu.
Peki ne oldu da bir anda battı?
24 Şubat tarihinde bankanın denetimini üstlenen KPMG bankaya ilişkin olarak olumlu raporunu vermişti. Özvarlık karlılığına baktığımızda %12,14 ile büyük bankalarla eşdeğer bir karşılık yaratmıştı. Ancak bankanın yumuşak karnı pandemi döneminden bu yana Amerikan tahvillerine yapmış olduğu aşırı yatırımdı. Banka varlıklarının yaklaşık %56’sı sabit getirili varlıklardan oluşurken, bu varlık yapısının büyük kısmı uzun vadeli sabit varlıklardan oluşmaktaydı.
En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim:
Silicon Valley Bank'ı batıran, 2008 krizinin temel nedeni olan parası olmayan konut alıcılarına verilen zehirli krediler değildi. Dünyadaki en güvenli menkul kıymetler olduğu düşünülen Amerikan Hazine Kağıtlarına yaptığı uzun dönemli yatırımların Fed faiz artışı ile fiyatlarının düşmesi (tahvillerde faiz artınca fiyat düşer) ve bankanın mevduat sahipleri paralarını isteyince bir likidite krizine girmesiydi. Bankanın kendine hedef grup olarak seçtiği sektörde çok sayıda müşteri ‘nakit yakımı’ nedeniyle bankadan para çekmeye başlamışlardı.
Bankadan nakit çekimleri hızlanınca 8 Mart’ta banka yönetimi yatırımcılarına yazdığı mektupta, kısa vadeli menkul kıymetlerin faiz oranlarındaki artışın potansiyel avantajından yararlanarak varlık hassasiyetini artırmak, fonlama maliyetlerini belirli oranlarda kontrol altına almak, net faiz geliri ve net faiz marjını daha iyi korumak ve en nihayetinde karlılığı artırmak için elinde tuttuğu satışa hazır menkul kıymetleri sattığını açıkladı. Böylece şirketlerin ihtiyaç duyduğu nakit tutarlar karşılanacaktı. Aslında bu bir bilanço varlık değişimi operasyonuydu da. Banka yönetimi bu operasyondan yaklaşık 1,8 milyar USD (varlık satışından) zarar ettiğini ancak adi ve imtiyazlı hisse senedi karışımını satarak 2,25 milyar USD toplamayı planladığını ve böylece hem zararın karşılanacağını hem de bilanço düzeltmesi ile kara geçileceğini açıklamıştı. Sonuç olarak banka 21 milyar USD’lık varlık satışından 1,8 milyar USD zarar etmişti.
Fakat işler düşündükleri gibi gitmedi. Moody's, birkaç saat sonra SVB Financial'ın notunu düşürdü.
9 Mart sabahı piyasa açıldığında SVB’nin hisseleri tam anlamıyla çöktü. En büyük dört ABD bankasının hisseleri, diğer bankaların nakit toplamak için zararı kabullenebileceği korkusuyla düştü. Düşüşler, JP Morgan Chase, Bank of America, Wells Fargo ve Citigroup'un piyasa değerindeki toplam 52 milyar USD adeta yok etti.
Panik bir anda sosyal medyanın da etkisi ile yayıldı ve girişim sermayeleri paralarını bankadan çekmek için bankanın kapısına dayandı. Portföy şirketleri de aynısını yapınca ‘sürü psikolojisi’ ile tüm mudiler bankanın kapısına yığıldılar. 9 Mart 2023 akşamına gelindiğinde mudilerin bankadan çekmeye çalıştıkları tutar 42 milyar USD’ı çoktan bulmuştu.
10 Mart sabahına gelince SVB hisselerinin işlem görmesinin durdurulduğu piyasa açılmadan önce yatırımcılara duyuruldu. Çok kısa bir süre sonra da federal düzenleyiciler bankanın kontrolünü ele aldıklarının açıklamasını yaptılar. Geçmişten alınan kötü miras ile bu kez çok hızlı hareket edilmişti. Bankanın İngiltere operasyonlar İngiltere Merkez Bankası (BoE) öncülüğünde HSBC’e devredildi.
ABD TMSF’si olarak ifade edebileceğimiz FDIC tüm mevduatların 250.000 USD’lık mevduat garanti sınırına bakılmaksızın güvence altında olduğunu açıklayınca herkes derin bir nefes aldı.
27 Mart’ta ise First Citizen’s Bank SVB varlıklarının büyük kısmını FDIC’den satın alarak kendi bünyesine kattı.
Koltuklara tekrar oturulduğunda artık Washington Mutual'ın 2008 mali krizinin zirvesindeki çöküşünden sonra ABD tarihindeki en büyük ikinci banka başarısızlığı ile karşı karşıya kalınmıştı.