Işık

Avram VENTURA Köşe Yazısı
12 Nisan 2023 Çarşamba

Gece, bir elektrik kesintisi sırasında, mum ışığıyla zorunlu olarak aydınlanmaya çalışırken şunu düşündüm: 

Işığa ve dolayısıyla ondan sağladığımız olanaklara öylesine alıştık ki, kısıtlı bir süre için olsun yokluğuna hiç katlanamıyoruz. Her gün, gözümüzü açtığımız ilk andan başlayarak, her işimizde, doğal ya da yapay, bir ışık ve enerji kaynağına mutlaka gereksinimimiz oluyor. Özellikle çalışabilmemiz, üretebilmemiz, varlığımızı sürdürebilmemiz için… Kimi yazarlar, düşünürler, ortaya koydukları alegori ya da kurgularla düşün ve hayal dünyamızı zenginleştirmiş olsalar da ışığın olmadığı bir yaşamı düşünmek bile gereksiz oluyor. Tevrat’ın Yaradılış bölümünde geçen şu sözleri anımsatacak olursam:

“Tanrı ışık olsun dedi ve ışık oldu.”

Yeryüzünün oluşmasından sonra Tanrı’nın ilk eylemini ortaya koyan bu sözü ister bir inanan olarak gerçek anlamında, isterse bir düşünürün simgesel anlatımıyla değerlendirmiş olalım, ışığın hayatımızın her alanında ne denli önemli olduğunu biliyoruz.

Bir ışık kaynağından doğan aydınlık ile onun karşıtı olan karanlığın esinlendirdiği çağrışımlardan yararlandığımızda, düşünce ufkumuz daha çok genişliyor. Nitekim insanlık tarihinin, bu iki karşıt olgunun savaşımı ile yazıldığını okuyoruz. Bu süreç içerisinde ışık verenler ve onların ışığından yararlanmaya çalışanlar yanında, aydınlıktan korkarak karanlığa sığınanların öyküleri sıkça karşımıza çıkıyor. Öyle ki her çağ ve toplumda, karanlıktan beslenen kimi insanların, sürekli pusuda beklediklerini ve her fırsatta aydınlığı boğmaya çalıştıklarını görüyoruz.  

Işık, her insan için sınırsız bir özgürlüğü simgeler. Bilim, sanat ve teknolojide olduğu gibi, hayatımızın her alanında, ancak bu özgürlüğün var olması ve insanların onu benimsemesiyle gelişme, iyileşme sağlanabilmektedir. 

Amin Maalouf, Doğunun Limanları romanında şöyle diyor: 

“Tünelin ucunda ışık göremesek de bir ışığın var olduğuna er ya da geç görüneceğine inatla inanmamız gerekir.”  

Işık aynı zamanda bilginin kaynağıdır! Onun aydınlığıyla şekillenir geleceğimiz. Güneş, mum, fener ya da bir insan; bu kaynaklar, ışık verebildikleri sürece değerlidirler. Onlara sırtımızı döndüğümüz anda, kendi karanlığımızla baş başa kalmamız kaçınılmazdır. Duyarsızlığın karanlıktan beslendiğini, onu yenecek olanın da yalnızca ışık olduğunu unutmamalıyız.

Fazıl Hüsnü Dağlarca, Karşıdüşünce kitabında, Işığını yitirenler karanlıkta bile değildirler artık. Onlar yok'turlar” diyordu.

Karanlığa karşı koyabileceğimiz biricik silahımızın ışık olduğunu düşünüyorum. Kaynağı ne olursa olsun, ışıktır bize gerçek yolunu gösterecek, önümüzü aydınlatacak olan. 

Ne mutlu her zaman ışık verenlerden biri olanlara…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün