Mülteci krizi tırmanırken…

Selin BARLAS Köşe Yazısı
12 Nisan 2023 Çarşamba

KOPENHAG

Danimarka’nın Mülteci Temyiz Kurulu Suriyeli mültecilerin vatanlarına dönmesinin güvenli olduğunu ilan ettikten sonra Lazkiye bölgesine yani Suriye’nin batısına gidilebilmesi için işlemleri başlattı. Bu karar ve uygulama BM tarafından endişeyle karşılandı.

Danimarka’nın göçmen idaresi bir mültecinin oturma iznini geri çektiği vakit işlemler Mülteci Temyiz Kuruluna otomatik olarak geçiyor. Temyiz Kurulu ülkenin son karar merci.

Lazkiye’nin Beşir Esad’ın güçlü olduğu bir bölge olmasıyla beraber Akdeniz’e kıyısında olmasının yanı sıra doğu ve merkez vilayetleri kadar saldırı görmemiş olması Danimarka Temyiz Kurulu tarafından ‘güvenli’ ilan edilmesi için kâfi gelmiş olmalı…

2019’dan bu yana Kopenhag, 150 Şamlının oturma iznini onaylamadı.1300 vaka ise gözden geçirilip soruşturma altına alındı.

Reuters’ın verdiği bilgiye göre BM mültecilerin dönmesinin hiçbir şart altında güvenli olmadığını belirtti.

Bunun üzerine Göçmen ve Mültecilerden Sorumlu Bakan Mattias Tesfaye “Suriyeli mültecilere oturma izinlerinin kalıcı olmadığını hatırlatmamız ve icap ettiğinde izinlerin verilmemesinin ülkemiz güvenliği için önemli olduğunu vurgulamamız şart” diyerek izah etti.

Danimarka ve Macaristan’ın Avrupa Birliğinin Suriyeli mültecilerin oturma izinlerini durduran tek ülkeler olması ilginç… Oturma izinleri iptal edilenler kendi imkanlarıyla dönüyor veya ‘geri dönüş merkezlerinde’ ikamet edip iade süreçlerinin tamamlanmasını bekliyor.

Washington Post gazetesi ise Danimarka’yı sağcılar gibi solcuların da mülteci karşıtı olduğu bir ülke olarak tanımlıyor. Merkez Sol Demokratlarından Başbakan Mette Frederiksen sıfır mülteci kabulü hususundaki hassasiyetini defalarca vurguladı.

Danimarka hükümeti ve yetkilileri yerleşik mültecileri ‘normale dönen’ ülkelerine geri gitmeleri için baskı altında tutuyor. Mültecileri teknik olarak göndermeleri aslında pek kolay da değil…

Kopenhag, Suriye hükümetini tanımıyor dolayısıyla muhatap olması ve bu uluslararası krizi idare etmesi “nasıl” sorusunu beraberinde getiriyor….

Tabii bu teknik mesele mültecilerin korku içinde yaşamalarına mâni olmuyor…

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Danimarka’nın mültecileri geri göndermesini tasvip etmediğini basın açıklamalarında belirtti.

Danimarkalı yetkililer ise mültecilere lisan öğrenmeleri, iş bulmaları ve toplumun bir parçası olmayı öğrenmeleri için şans verdiklerini ancak kendi ülkelerinin dinamikleri tehlikeye girdiği zaman müdahalenin bir içişleri meselesi olduğunu hatırlatması meselenin ne kadar karışık olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

ROMA

Mülteci sorunuyla yüz yüze ülkelerden biri İtalya… Mevsimi olmasa bile ülkeye kaçak girmeye çalışanların sayıları misliyle büyüyor…

Başbakan Giorgia Meloni mülteci krizinin tehlikeli noktalara varabileceğinin uyarılarını mütemadiyen tekrar ediyor. Şimdiki veri ve sayılara bakarsak, 2015 ve 2016’daki göçü baz alarak mukayese edersek çok daha ciddi bir sayının Suriye ve Afganistan’dan geleceği öngörülüyor…

Göç sezonu olan yaz mevsiminin kapıda olmasıyla Roma teyakkuzda, önlemler listesini hazırlıyor…

İsmini vermek istemeyen üst düzey bir hükümet görevlisi Washington Post’a “önümüzdeki yaz İtalya’nın güvenliği ve istikbali için endişeli günler bizi bekliyor” dedi.

Başbakan Meloni’nin “Geçen ekimden bu yana 36 bin kişiyi kurtardık. İnsanlık dramıyla karşı karşıyayız; hem ekonomik hem güvenlik olarak bununla başa çıkmamız mümkün değil ve İtalya mülteci merkezi olmayacak!” diyerek şimdiye kadar olan tutumun değişmesi gerektiğinin mesajını verdi.

Avrupa bu kriz başladığından beri güvenliğe, sınırların korunmasına ve sahil güvenliğine çok ciddi yatırımlar yaptı. Ancak Avrupa’ya kaçak girmek halen imkânsız değil, sadece daha zor.

Bu yıl denizleri aşarak Avrupa’ya varmaya çalışanların yüzde 20’si Yunanistan ve İspanya’ya giderken yüzde 80’i İtalya’ya yönelmiş…

Akdeniz’i aşıp güney Avrupa’ya tabiri caiz ise ‘kapak atmaya’ çalışanlar sadece özgürlük ve baskıdan kaçmıyor… Uluslararası koruma koşullarına genelde tabii olmayan Bangladeş, Libya ve Mısır gibi ülkelerden yoğun göç görülmekte…

Meloni’nin kabinesinden birçok bakan ise bu anormal göçte, istihbarattan aldıkları bilgiler dahilinde, Rusya tarafından desteklenen Wagner Grubunun parmağı olduğu doğrultusunda…

Wagner Grubunun sahibi, Vladimir Putin’in yakın dostu, Yegevni Prigozhin’in tarafından idare edilen paralı askerlerin oluşturduğu bir silahlı güç olduğunu hatırlamakta fayda var.

İtalya Savunma Bakanı Guido Crosetto Rusya’nın bir hybrid/yeni nesil savaş biçimi denediğini ve Avrupa’nın istikrarsızlaştırılması için Libya’daki paralı ordunun göçü teşvik ettiğini söylemesi başka soruları da beraberinde getiriyor…

Amerika’daki seçimi manipüle etmiş/edebilmiş bir Putin bunu yapabilir mi? Elbet yapabilir… Ukrayna’ya girerek belki de Avrupa’yı parçalamak için ilk hamlesini yaptı bile…

Önümüzdeki günlerin çok karışık ve zor olacağı açık.

BM eski Genel Sekreteri müteveffa Kofi Annan meseleyi çok berrak izah etmiş…

“Mülteciler durdurulamaz ama daha iyi şartlar altında kabul görmeli ve idare edilmeliler çünkü mültecilere yaklaşım insan haklarının bir parçasıdır; fakat bununla beraber ülkelerin kendi sınırlarını ve içişlerini koruma haklarını da yok saymak mümkün değildir” demiş…

Şimdi kim kendini, ailesini, ülkesini nasıl korusun?

Dönüp dolaşıp silah üreticilerinin, savaş aşıklarının hepimizin istikbali ile oynadığı belirsiz dünler ve bugünler gibi bizi şimdi belirsiz yarınlar bekliyor…

Kim dur diyecek?

Nasıl bir dünya bizi bekliyor?

Tanrım, artık bahçelerimizde bahar hanelerimizde kahkahalar olsun…

Dayanacak gücümüz kalmadı.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün