Büyükada’ya ilk kez gelen çocuklu aileler ve gençler en çok Lunapark’a ve ‘Tepe’ye nasıl gidileceğini sorar. Kimileri için Lunapark’ın dönme dolap ve çarpışan arabaların bulunmadığı bir mekân olduğunu kavramak hayal kırıklığıdır. Tepe’deki Aya Yorgi Kilisesi ya da manastır yaz/kış yerli ve yabancı turistlerin ziyaret ettiği bir yerdir.
Binlerce yıllık tarihe sahip kilise, Efes’teki Meryem Ana’nın yanı sıra Türkiye’deki iki hac noktasından biridir. Ayrıca Ortodoks inancına göre 23 Nisan, ‘Yorgo’ların isim günü olarak kabul edildiğinden kilise o gün hayli kalabalıktır. Aya Yorgi’ye çıplak ayakla ve hiç konuşmadan çıkanların ‘yarı hacı’ olduğuna inanılır.
Bu yıl havanın güneşli oluşu, Ramazan Bayramı tatilinin 23 Nisan Pazar gününe denk gelişi Büyükada’ya bir izdiham daha yaşattı. Aya Yorgi’ye çıkan yokuş insan seline döndü. Dileklerin gerçekleşeceği inancıyla yol boyunca ağaç dallarına kurdele bağlayanlar, turistik eşya, su vs satan seyyar satıcılar, kalabalığın arasında kiralık bisikletlerle çıkmaya çalışanlar ne denli memnundular bilemem. Bu ortamda kaç kişi gerçekten ibadetini yerine getirebildi, o da ayrı bir konu…
↔↔↔
Bayramda Ada’ya gitmedim. “Şehir boşalır” dediler. Doğrusu yaşadığım İstanbul hiç boşalmadı. Birileri gittiyse de, başkaları yerini doldurdu. Şehir dışına çıkanlar için tatiller çabuk biter hissi vardır. Nedense bu bayram bana çok uzun geldi.
Ulus, Hasköy, Mecidiyeköy, Kilyos trafiği fiziksel olarak değil, ruhsal açıdan yordu. Bir hafta içinde on kayıp verdik. Her duadan sonra huzursuz oldum. Gençler farklı yerlere dağılıyor, yaşlılar birbiri ardına gidiyor. Ortada kalanlar da 14 Mayıs Pazar günü ‘Anneler Günü’ nasıl kutlanacak diye bekliyor. Bu bağlamda kalanların bir kısmı ise ‘vejetaryen’ olma yolunda… Kaşeruta riayet edenlerin çoğu, ‘Geçen hafta antrekot, kıyma… Bu hafta…’ sıkıntısı taşıyor. Benzer durumlarda, ‘Nedenini bilip, soruşturmadan konuşma’ denir. Doğrudur ama nereye kadar?
Mecidiyeköy - Beşiktaş güzergâhında, arabaların gidiş dönüşünü ayıran demir bariyerler yer yer mor salkımlarla kaplanmış. Çölün ortasında bir vaha gibi. ‘Keşke trafik tıkansa biraz daha bakabilsem’ diye içimden geçirirken, inadına ‘yeşil’ yandı.
↔↔↔
Son aylarda Hatay’daki deprem felaketinin ardından, İstanbul’da yaşanacak olası depremin zihinsel yorgunluğunu Pesah süresince kek yapmak için mikserle çırptığım yumurta beyazlarından çıkardım. Bir nevi meditasyon gibiydi. Şimdi sıra Şavuot’ta.
Mısırdan çıktıktan sonra Yahudiler Sina’ya doğru yol aldılar. Dağın eteğine geldiklerinde yedi hafta boyunca gelişim adımlarını atarak On Emir’in verilişini (Şavuot) beklediler. 28 Mayıs akşamı başlayacak olan bayrama çok az kaldı. Pesah’la başlayıp Şavuot’ta biten yolculuk dilerim hep aynı kader ve doğruyla son bulur.
Sağlıkla kalın.