Bahar ayı arınma ayı, temizlenme ayı. Dolapların indirilip yenilenme ayı. Giderek küçülen yaşam alanlarımızda kimi zaman ürettiğimiz, kimi zaman satın aldığımız ya da büyüklerimizin evlerinden miras kalan eşyalarla kalabalıklaşıyoruz. Neyi saklamalı, neyi atmalı? Neyi neden atmalı? Neden saklamalı? Ben de depomu boşalttım bu hafta. Bir sürü evrak… Zaman aşımına uğramış… Atıldı… Kullanılmayan bir bisiklet, bir balkon masası, sayısız askı… Keyifle kullanacak birilerine hediye edildi… Eski tablolar… Sevenlere hediye edilmek üzere bir kenara konuldu… Bunlar ayıklaması kolay olanlar. Sonra defterler var. Defterler… Yıllar yılı yazılmış yazılar, tutulmuş günlükler… Ve bir de Şalom gazeteleri, Şalom dergileri. Yıllardır yazdığım tüm yazıların basılı halleri! Atmalı mı? Madem ki hepsi artık dijital dünyada kayıt altında… Atmalı mı, yoksa yıllar sonra ilgilenebilecek bir göz için saklamalı mı? Üretilenler, broşürler, davetiyeler, posterler, yaşamın içinde işlevini gördükten sonra değersizleşebiliyor. Ama yıllar sonra o saklananlara bütünsel bir bakışla bakıldığında her biri bireysel, ailesel ya da daha büyük çerçevede toplumsal bir varoluş haline, bir var olma stratejisine işaret edebiliyor.
Unutulmuşlukları hatırlatabiliyor. Bazan inanılmaz hediyelerle geri dönebiliyor.
Hayatını Türkiye’deki Yahudi tiyatrosuna adamış olan İzzet Bana, yıllardır toplumumuzda gerçekleştirilen Sefarad Yahudi tiyatro oyunlarına dair ne varsa topluyor. Biriktiriyor, envanterini çıkartıyor. Geçtiğimiz günlerde beni arayıp üniversite yıllarımda üyesi olduğum Arkadaşlık Yurdu Derneğinde sahneye koyduğumuz Anne Frank oyunundan bahsederek “Bu oyunun çevirmenlerinden biriymişsin sen, bunu hangi kaynaktan çevirdiniz?” diye sorduğunda şaşkınlığımı anlatamam. Oyunu oynadığımız doğru da bırakın kaynağını, oyunu tercüme ettiğimizi dahi hatırlamıyordum. Ben unutmuşum, arşiv hatırladı.
Arşiv önemli. Türk Tiyatro Vakfı, geçtiğimiz hafta sonu Pera Müzesinde Türkiye Yahudi Tiyatro’sunun konuşulduğu bir sempozyum düzenledi. “Geçmişi eksik kalanın geleceği de eksik kalır” mottosuyla gerçekleştirilen sempozyumda konunun tanrıçası kabul edilen Araştırma Profesörü Elena Romero dahil birçok konuşmacı Sefarad Tiyatrosunun röntgenini 19. yüzyılın başlarında Balkanlardan yola çıkarak günümüze kadar gözler önüne serdi. İzzet Bana, Verda Habif ve Rivka Bihar Waldman’ı dinlerken arşivi saklamanın önemini bir kere daha kavradım. 1964’ten 2000’li yılların başına kadar olan dönemi inceleyen Verda Habif farklı dönemlerde yaşanan toplumsal olayları özetledikten sonra, İzzet Bana arşivi üzerinde yaptığı incelemelerin dernek ve kurumlarımızda oynanan oyunların içerik ve yazar seçimlerinin aynı dönemde yaşanan olaylara göre farklılık gösterdiğine dikkatimizi çekti. Bir varoluş stratejisi olarak fark edilmemenin, sessiz kalmanın tercih edildiği dönemlerde sahnelenen dünya klasiklerinin yerini farklılıklarımızın toplumu zenginleştiren bir öğe olarak öne çıktığı daha yakın dönemlerde kendi yazarlarımızın kaleme alındığı kendimizi tanıtan, farklılıklarımızı öne çıkaran oyunların aldığını ifade etti. Verda’nın bıraktığı noktadan sözü alan Rivka Bihar Waldman da aynı arşivin 2000’li yılların başından bugüne olan kısmının toplumun küçülmesine işaret edişine dikkatlerimizi çekerken kurumlarımızdaki ‘amatör’ tiyatro çalışmalarından Türk Tiyatro sahnesine katılan profesyonel sanatçılarımıza değindi.
Sempozyumun diğer ilginç konuşmalarını dinleme şansım olamadı. Ancak Türk Tiyatrosunun bir parçası olan Türk Yahudi Tiyatrosunun bu denli kapsamlı bir arşivden yola çıkarak akademik olarak incelenmesi, konuşulması ve bir bütün olarak kayıt altına alınması önemli.
Arşivleme de önemli. Belki de atmadan önce, bir düşünmeli, elimizdeki efemera ya da objeyi değerlendirecek birileri var mıdır etrafımızda? Hangi konudan kimin hangi araştırmayı yaptığını bilmemiz her zaman mümkün olamasa da, Türk Musevileri Müzesi toplumumuza dair evrak, efemera ve eşyaları bağışlayabileceğimiz bir kurum. Hatırladım ve hatırlatmak istedim.
Şalom yazıları arşivime gelince, bir süre daha atılamayacaklar arasında kaldılar.
Meraklısına not:
Türk Tiyatro Vakfının düzenlediği Türkiye Yahudi Tiyatrosu Sempozyumuna ortak kuruluşlar Pera Müzesi, Don Juan Archiv Wien, Elele Support/ Dialogue for Change through Culture and Art, Staging-Abjection Project Research Council, Kadir Has Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi/Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü ve 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi oldu.