Meteorolojiden oraj uyarısı…

Sami AJİ Köşe Yazısı
17 Mayıs 2023 Çarşamba

Başlığı kulunuz koymadı. Birçok gazetede haber olarak yer aldı…

Neyi ikaz ediyor diye merak etmeye başladım. Sevgili torunumu cebinden aradım.

“Aslanım” dedim “Sendeki Türk Dil kurumu (TDK) lûgatine1 bakıver, orada ‘oraj’ kelimesini bul ve tarifini söyle.”

İlk tepkisi: “Dede, lügat ne demek?” Hemen düzelttim: “Sözlük, aslanım, sözlük.”

 Gülerek, “Sabah sabah Scrabble mı oynuyorsun?” diye sordu. “Hayır,” dedim “Gazeteye yazı hazırlıyorum.”

Daha fazla sormadan hemen sözlüğü eline aldı ve iyice araştırdıktan sonra öyle bir sözcük olmadığını söyledi.

Değişik bir iki lûgate daha baktım. Yok. Yok.

Ama pes etmedim… Çaresiz ‘Google’a müracaat ettim. Bakın ne diyor:

“Gök gürültüsünün ve şimşeğin yağmura eşlik ettiği fırtınalara verilen isim olan, İngilizcede ‘thunderstorm’, Türkçede ise meteoroloji alanında kullanıldığı tabiriyle Fransızca kökenli ‘oraj’, doğanın en sık karşılaşılan ‘fenomenlerinden’ bir tanesidir.”

Açıkça görüleceği üzere, Türkçe! Kelimeyi açıklamak için İngilizce karşılığını yazıyoruz. (Nasılsa herkes artık İngilizce biliyor). Ancak bir de fenomen tabiri karşıma çıkınca yine şaşırdım ve tekrar toruna müracaat ettim.

“Dede yine ne oldu? Nerede takıldın? İstersen bu haftaki yazını ben yazayım,” demez mi…

Cevabımı beklemeden hemen fenomen kelimesinin TDK’daki anlamını okumaya başladı: “Herkes tarafından bilinen kişileri tarif etmek için kullanılır” imiş.

Herhalde hepiniz artık orajın ne olduğunu anladınız. Bundan cesaret alarak da yukardaki resmi yerleştirdim. (Resmi Fransızca ‘orage’ sitesinden aldım.)

Böyle bir girizgâhtan sonra nereye varmak istediğimi herhalde anladınız.

Türkçemiz sürekli ve ciddi olarak tahribata uğruyor.

Konu ile ilgili olarak son altı yılda yazdığım beşinci yazı olacak. Gün geçmiyor ki görsel ve yazılı basında, yepyeni, çok kere uydurma sözcüklerle karşılaşmayalım. Bazen öyle bir şekilde yazılıyor veya telaffuz ediliyor ki, anlaşılmaları, söz veya yazının içeriğini kavramak için zorlanıyoruz…2

Aynı şekilde eski dahi sayılamayacak kitapları gençlerimiz okumakta zorlanıyorlar… Örnek mi istersiniz?

Reşat Nuri Güntekin’in ‘Homongolos’ veya ‘Çalıkuşu’ romanlarını okutmaya çalışın. Halide Edip Adıvar’ın ‘Sinekli Bakkal Sokağı’ veya ‘Vurun Kahpeye’ eserlerini önüne koyun. Alacağınız tepkileri merak ediyorum.

Daha geriye gitmek istemiyorum ve her zaman söylediğim gibi Fransız çocukları Molière’i veya İngilizler Shakespeare’i yazıldıkları yılların Fransızca ve İngilizcesiyle fazla zorlanmadan okuyabiliyorlar. Niye bizim çocuklar bırakın Divan edebiyatını, hiç olmazsa 20. asırdaki eserlerimizi okuyamaz hale geldiler? Bazı dehalarımızın isimlerini dahi bilmiyorlar. Muazzam ve parlak bir kültür silinmiyor mu?

En önemlisi nesiller arasındaki iletişim gittikçe zedeleniyor. Zaten yapay zekâ, bilişim ilmi G4, G5 hatta yakında G6 derken, torunlarımız bizi mağara devrinden arta kalmış türler olarak görüyorlar… Bir de aynı lisanı konuşamazsak, gelenek ve göreneklerimizi nasıl aktaracağız…

Çare?

Lisan ve dil meselesini siyaset dışı ve siyaset üstü bir konu olarak ele almamız lazım.

Kanaatime göre, Türk Dil Kurumuna çok büyük görevler düşmekte. 1932 yılında belirledikleri ‘Türk dilinin öz güzelliğini ve varlığını ortaya çıkarmak’ hedefine varabilmek için sürdürdükleri ciddî çalışmaları daha da yoğunlaştırmalılar.

Ancak her şeyi de TDK’dan beklememek lazım: 1932 tarihli bildiride işaret edildiği gibi “Kadın - erkek her Türk yurttaşı Türk Dili Cemiyetinin üyesidir.” Dolayısıyla, bu duyarlılığı göstermeliyiz.

Dilin canlı bir varlık olduğunu unutmuyorum. En hayati önemi, bir toplumun -en geniş manasıyla- bilgi, görenek ve gelenek birikimini geçmişten geleceğe taşımasıdır.

Bu ilkeyi göz önünde bulundurarak, ilk aklıma gelen, televizyonlarda karşımıza çıkan, haber, yorum ve açık oturumların sunucu ve katılımcılarına, metinlerini daha dikkatli hazırlamalarının önerilmesidir. Konuşmacıların da aynı hassasiyeti göstererek, çok elzem olmadıkça anlaşılması zor yabancı kökenli kelime ve deyimleri kullanmamaları gerekir.

Yazımı, 8. sınıfta iken bize gerçek anlamda Türkçeyi öğreten ve sevdiren hocamız rahmetli Haydar Ediskun’u hürmet ve minnetle anarak bitiriyorum.

 ----                                                              

1 Lûgat kelimesi Osmanlıca-Türkçe sözlüğünde inceltme işareti (^) ile yazılıyor… Yeni sözlüklerde ise (ü) harfi kullanılıyor… Ben ise okuldayken öğrendiğim gibi yazıyorum. Artık siz karar verin.

2 Size yepyeni bir örnek… Birkaç gün evvel bir mağaza planında ‘LEJANT’ kelimesi konmuştu…  Hadi bilin bakalım ne demek istiyor…   

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün