14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri, sonuçları itibariyle Türk demokrasi tarihinde çok özel bir yere oturmuş durumda.
Her ne kadar cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kalmış olsa da ülkede son yıllarda yaşanan ekonomik sorunlar ve depremin yarattığı büyük yıkıma rağmen Tayyip Erdoğan’ın yüzde elliye yakın oy alması tartışılmayacak denli büyük ve tarihi bir başarıdır.
22 yıllık iktidarın, normal koşullarda taraftarları arasında yaratması gereken metal yorgunluğu, yıpranmışlık ,küskünlük Ak Parti’nin aldığı oylarda bir ölçüde hissedilirken ,bunun liderlerinin seçmenlerinde pek gerçekleşmemiş olduğunu görülüyor.
Bunun, uzun uzun coğrafik ve sosyolojik ve kültürel nedenlerini tartışmak mümkün. Ayrıca adayların toplum nezdinde yarattığı liderlik algılarının büyük etkisi olduğu da bir gerçek. Erdoğan, kendi seçmenine her daim güven veren özelliği ve onunla kurduğu muhafazakar, gelenekçi, dindar ve milliyetçi refleksli sağlam ve kopmaz ilişki sayesinde kendisine olan teveccühte neredeyse hiç kayıp yaşamıyor. Bu gerçeklik ,genel anlamda, lider – toplum ilişkileri bağlamında yapılacak derin analiz çalışmalarında son derece önemli veriler içermekte.
Erdoğan’ın 25 yılı aşkındır, milyonlarca seçmeniyle kurduğu gönül bağının niteliği sosyal bilimler alanının önemli bir araştırma konusu olması gerek.
Öte yandan, son seçimlerdeki büyük başarının ardında, karşısındaki rakibinin liderlik bağlamında kimi eksileri olduğu da söylenebilir. Ama muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’nun siyasi hayatı boyunca ilkeli ve dürüst biri olduğu, farklı halk kesimlerine karşı toparlayıcı bir yaklaşımı olduğu bilinmesine ve de iktidarda hiç denenmemiş biri olmasına rağmen seçimlerde yaklaşık 5 puana yakın geride kalmasının nedenleri de aynı şekilde sosyal bilimlerin araştırma alanına girmekte.
Xxxxx
Seçimlerin en büyük kaybedeninin anket şirketleri olduğu söylersek pek de abartmış olmayız. Çoğunun ve özellikle geçmiş seçimlerde isabetli öngörüleriyle öne çıkan şirketlerin bu seçimlerde sınıfta kalmış olması da kayda geçecek önemli bir gerçek.
ABD’de de 2016 Başkanlık seçimlerinde Amerikan anket şirketleri, seçimlerden önce yaptıkları araştırmalarda Hillary Clinton’u rakibi Donald Trump’un açık ara önünde göstermiş, ancak seçim Trump’ın zaferiyle noktalanmıştı. Aynı şekilde geçtiğimiz sene Brezilya’da yapılan başkanlık seçimlerinde anketler devrin başkanı Bolsonaro’yu rakibi Lula karşısında önde gösterirken, seçimleri kaybeden o olacaktı.
İngiltere’deki Brexit seçimlerinde de anketler, referandum sonucunun Brexit aleyhine sonuçlanacağını öngörmüş, ancak sonuç tersi olarak gerçekleşmişti.
Şimdi de bizim anket firmalarının bu başarısızlığı yaşadıkları görülüyor. Onların da, kendilerini tıpkı seçimleri kaybeden partiler gibi nerede yanlış yaptıklarını sorgulamaları gerekiyor.
xxxxx
İkinci turun, bugünkü şartlar göz önüne alındığında, Tayyip Bey tarafından rahatlıkla alınacağını söylemek en gerçekçi öngörü olacaktır. İstikrar arayışındaki seçmenin mecliste çoğunluğu temsil eden ittifakın liderinin cumhurbaşkanı olmasını tercih etmesi en tahmin edilir davranış biçimi olacaktır. Tersi büyük sürpriz olacaktır.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanması için oy vermeye gitmeyen milyonları mobilize etmesi ve de Sinan Ogan’a verilen oyların bu kez kendisine verilmesi için çaba göstermesi gerekmektedir.
Son tahlilde, ikinci tura kadar olağanüstü bir gelişme olmazsa Tayyip Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanlığı görevine gelmesi kuvvetli muhtemeldir.
Bu durumda ise, muhalefet de belki de tarihinin önemli bir kilometre taşı niteliğinde, her anlamda ve her alanda büyük bir değişimin ve yeniden yapılanmanın içinden geçmek durumunda kalacaktır.
Ülkemizin yolu açık ve aydınlık olsun.