Hayat bazen, hiç beklemediğimiz zamanlarda ve sebeplerle alt üst olabiliyor. Galiba büyümemiz, yetişkin olduğumuzu tekrar tekrar görmemiz için, bu alt üst olma durumları; hayatımızın içinde tecrübe adını alıyordur, ne bileyim!
Üç hafta önce; herkes tarafından bilinen, çocuk mobilyaları satan bir dükkâna gittik eşim, kızım ve ben. Son zamanlarda sağlığım sebebiyle yürürken, arabaya binip arabadan inerken, merdiven çıkarken, farklı zemin ve mekânlarda hareket ederken; daha özenli ve dikkatli davranıyorum. Bunu, önce kendi sağlığımı korumak, hayat kalitemi düşürmemek; sonra da etrafımdakileri tedirgin etmemek ve üzmemek adına yapıyorum- oldukça da iyi durumdaydım son bir seneyle karşılaştırılınca- yine aynı dikkatle kapıya yaklaşığımda açılır kapanır kapının senkronize bir harekete sahip olmadığını fark ettim ve bekledim. Kapı; ona biri yaklaştığında bunu sensörü ile anlar, sağa ve sola doğru birbirinden ayrılır, sonrasında aynı eşit hızla birbirine yaklaşıp kapanır. Bu, hepimizin yürümek kadar alışık olduğumuz mekanik bir gerçeklik… Kapının böyle olmadığını, hareketinde bir bozukluk olduğunu anlayınca hemen kapıdaki mağaza görevlisine, “Bakın, bu çok tehlikeli, ben özellikle dikkat ettiğim halde tedirgin oldum. Hiç dikkat etmeyen biri, burada sıkışıp kalır” dedim. Tabii, aslında çok haklısınız, kapıyı yaptırmamamız lazım, bir türlü fırsat olmadı, cevabını aldıktan sonra, bizimkilerle alışverişe devam etmeyi seçtim.
Tam bir hafta sonra bizim küçük hanım, önümüzdeki sene ilkokula başlayacak olmanın heyecanıyla odasına bir şeyler daha istedi. Bütün aile, yine aynı mağazaya gittik. Ben gayri ihtiyari, bekledim. Kapı açıldı. Eşim ve kızım içeri girdiler. Ben, bekledim. Aynı şekilde bir kere daha açılsın ve kapansın, sonrasında geçerim, diye düşündüm. Tam düşündüğüm gibi, kapı açıldığında adımımı attım ki ben orta noktadayken kapı geçen hafta olduğu gibi aniden kapandı ve beni iki tarafımdan sıkıştırdı. Ağrı eşiği oldukça yüksek bir insanımdır. Buna rağmen canım o kadar acıdı ki elimde olmadan kapıları bana geliş istikametlerinin tersine yani açıldıkları kanada doğru olanca gücümle ittim. Bu, birkaç saniye sürmüştür. İçerden de eşim ve görevlilerin bana doğru koştuklarını görüyordum ama bu kısa zamanda kapılar aniden büyük bir hızla geri gitti. Boşta ve itme pozisyonu içinde tek başıma kaldığım için, anında sol tarafıma meylettiğimi fark ettim. Tutunmak için bir şey aradım, ferforje bir masaya asılarak gücümü kesmeye çalıştım ama başaramadım ve düştüm! Yaşadığım korkunun ve hissettiğim ağrının ölçüsünü anlatamam. Ama hepsinden önemlisi, içimdeki öfkenin büyüklüğüydü. Koskoca yetişkinlere, ben size demiştim, mi diyecektim şimdi?
Arabada, uzağı çok iyi göremediği için ne olup bittiğini anlayamamış annem, içerde benim düştüğümü şans eseri görmemiş olan kızım ve üzüntü ama yetkililere karşı içinde biriken öfkenin yüzüne yansıdığı eşim… Balıkçı programı yapmışken kendimi hastanede bulduğum aslında şahane geçecek bir pazar günü…
Beni bir yere oturtun, dedim. Oturmalıydım ki kızım beni yerde görmesin. Hissettiğim ağrının haddi hesabı yokken eşimin boynuna asılıp onun sayesinde kendimi sandalyeye attıktan sonra çok yakın dostlarımızı arayıp annemi eve küçük kızlarıyla çok yakın arkadaş olduğu için kızımı evlerine götürmelerini rica etmekle günü yönetmeye başladım.
Sonra çok yakın dostumuz olan doktorumuzu arayarak başıma geleni anlattım. Ağrıyı tarif etmemle, Tülay bu kırığa benziyor, cümlesiyle başlayan ve pazar gününü, hastaneler rotasına çeviren bir süreç başladı.
Sinir oldunuz, değil mi? Üzüldünüz, ağrıyı bilenlerinizin içi sızladı, böyle bir şeyi hayal dahi edemeyenlerinizin ağzı açık kaldı… Kırdığım kalçama, başarılı bir operasyonla protez takıldı. Ertesi gün ayağa kalktım. Yürüyorum. Üç ay yürüteci bırakmamam, kendi durumumum için daha güvenli filan… Bilgisi ve emeği bana geçen herkese çok teşekkür ederim. Neticede; alın size; bir hayat, birilerinin saçma sapan boşluğu, ihmali yüzünden bir anda nasıl alt üst olur örneği! Dava açtık tabii… Bunun hafife alınacak bir tarafı yok çünkü… Ancak yaşlılık sebebiyle insanın yaşayacağı bir ameliyatı, lüzumsuz bir zamanda, erkenden yaşamış, kızımı beş gün annesiz bırakmış, ileri yaştaki annemi günlerce merak ettirmiş, uzaktan veya yüz yüze derslerimi bir hafta ertelemiş oldum çünkü…
Alt üst olmak ne demek, anladım. Her şerrin içinde taşıdığı hayra bakarak başımı vurmamış olduğum için şükrederek devam ettim… Hayat, bir anda alt üst oluyor; yavaş yavaş değil… Yine de sahip olduklarımızla, sevdiklerimizle kaldığımız yerden devam edebilme gücü verene, şükürler olsun. Arayan, yazan, bu süreci tesadüfen öğrenip yanımda olan herkese çok teşekkür ederim. Özellikle beni bir günde ayağa kaldıran doktorum Selim Muğrabi ve ekibine…
On beş gün sonra kaldığımız yerden, hayatın daha güzel ayrıntılarını yazmaya devam… Alt üst olmadan…