Yılların birikimiyle evler dolup taştı. “Yazıktır dursun, hatıradır kalsın…” derken büfelerde kullanılmayan eşyalar, dolaplarda giyilmeyen kıyafetler birikti. Birkaç sene evvel fazlalıklar iyice gözüme batmaya başladı. Evlendiğim dönemde revaçta olan ‘nadide’ kristal vazo, şekerlik, küllük gibi eşyaları bir kenara ayırdım. Abiye elbise, kürk yakalı palto, smokin, çeyizden kalan bilumum ‘kaliteli’ parçaları da özenle katlayıp koliledim. Kermeslere, muhtara, Çağdaş Yaşam gibi özellikle eğitim odaklı kuruluşlara dağıttım. Genelde sadece tek kuruma destek vermeyi doğru bulmam. Bu anlayış bayram tebrikleri veya farklı vesileler için de geçerlidir. Boşaltmaya girişmişken evin diğer yerleri de elden geçti. Lise edebiyat defterlerimi attıysam da, çocukların aşı karneleri, yuvada yaptıkları resimlerle bütün ‘ilk’lerini sakladım. Önemli bulduğum gazete kupürleri, çeşitli vesileler için yollanan tebrik kartları, çalışma hayatına başladığım günden beri kullandığım yıllık cep takvimleri gibi belge niteliğinde akla hayale gelmeyen kırtasiyeler hâlâ yerli yerinde. Bunun yanı sıra gerek aile bireyleri gerekse arkadaşlardan gelen raflar dolusu mektupları yırtıp çöpe attım. İki kişi arasındaki yazışmaların ‘özel’e girdiğini, ileride üçüncü kişilerin tanıklığına gerek olmadığını düşünmüştüm. Pişmanlık mizacıma ters düşen bir olgudur. Ancak iş, ‘at onu, at bunu’ şekline dönüştüğünde kimliğimden/ kişiliğimden bir şey kalmayacağını fark ettim. O günden sonra, ne derlerse desinler, yazılı olan her şeyi biriktiriyorum.
↔↔↔
Dijital yaşamın başlamasıyla ansiklopediler işlevini yitirdi. İnternete girince bir tuşla her tür bilgiye ulaşılıyor. Dolayısıyla kütüphanemde özel bir yeri olan Judaica’yı bile hediye ettim. Değer bilen bir ele gittiği için de mutlu oldum. Ayrılamadığım üç ansiklopedi ise hâlâ duruyor; Galante’nin ‘Türkiye Yahudileri’, ‘İstanbul Ansiklopedisi’ ve ilk sayısı 1972’de yayınlanmaya başlayan ‘Milliyet Sanat Dergisi’ ciltleri…
↔↔↔
Milliyet Sanat Dergisi, 50. yılını gazeteci/sanat eleştirmeni Evrim Altuğ’un, ‘Türkiye’nin Sanat Hafızası’ adlı özel bir kitapta kutluyor.
1972’de sahibi Ercüment Karacan olan Milliyet Gazetesi, Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi’nin Batı tarzı gazetecilik anlayışıyla, her gün ücretsiz bir dergi eki vermeye başladı. Bunlardan biri 29 Eylül 1972’de ilk sayısı çıkan 16 sayfalık Milliyet Sanat Dergisi’ydi. Dergi ekonomik nedenlerden ötürü Mart 1974’te gazeteden ayrılarak haftalık olarak çıkmayı sürdürdü. Fiyatı 200 kuruştu. Şubat 1980’de aylık dergiye dönüşen Milliyet Sanat artık 125 sayfa ve fiyatı 100 lira*.
Dergi, ilk yıllarında Türkiye’de henüz televizyon, video gibi iletişim araçlarının olmadığı dönemlerde sanatseverler için dünyaya açılan bir pencere gibiydi.
Gazete birkaç kez el değiştirdiyse de gelen yönetimler Milliyet Sanat’a her zaman bir prestij dergisi olarak baktılar. Altuğ’un hazırladığı, ‘Türkiye’nin Sanat Hafızası: Milliyet Sanat Dergisi 50. Yıl Kitabı’, 760 sayının bir özeti niteliğinde. Konuyla ilgilenenler içinse değerli bir başucu kitabı.
Bu vesileyle değerli gazeteci Abdi İpekçi’yi ve onun davetiyle Milliyet’e gelerek Türk basınını ilk kez Dış Haberler sayfasıyla tanıştıran Sami Kohen’i bir kez daha saygı ve sevgiyle anıyorum.
Sağlıkla kalın.
*Dergiyle ilgili bazı bilgiler Milliyet Gazetesi’nin 23 Mayıs 2023 ‘Kitap Eki’nden derlenmiştir.