Seçimlerin birinci turu ertesinde yazdığım değerlendirme yazımda söylediğimi tarihe not düşmesi bağlamında tekrar edeyim:
“Ülkede son yıllarda yaşanan ekonomik sorunlar ve depremin yarattığı büyük yıkıma rağmen Tayyip Erdoğan’ın yüzde elliye yakın oy alması tartışılmayacak denli büyük ve tarihi bir başarıdır.”
“…Son tahlilde, ikinci tura kadar olağanüstü bir gelişme olmazsa Tayyip Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanlığı görevine gelmesi kuvvetli muhtemeldir.
Bu durumda ise, muhalefet de belki de tarihinin önemli bir kilometre taşı niteliğinde, her anlamda ve her alanda büyük bir değişimin ve yeniden yapılanmanın içinden geçmek durumunda kalacaktır…”
Evet, muhalefet, iki turun arasındaki kısa zaman süresinde iktidara oy verenlerin yönlerini değiştirtebilecek olağanüstü bir hamle veya başka bir Türkiye’nin mevcut olabileceği hikayesini hatta hayalini yaratamayınca beklenen oldu ve Tayyip Erdoğan tarihi bir zaferle beş sene için üçüncü kez cumhurbaşkanı oldu.
Sonuçlar açıklandıktan sonra gecenin bir saatinde yaptığı görkemli balkon konuşmasının geçmişteki benzerlerine göre daha sert ve Batı’yı eleştirel tonda olmasının nedenini hep beraber göreceğiz. Lakin onu dinlemeye gelen binlerin her zamankinden çok daha coşkulu olması bir başka tarihi gelişme olarak değerlendirilebilirdi pekala da.
Erdoğan ile destekçileri arasındaki güçlü ve yürekten bağ siyasete girmek isteyenler için muazzam bir örnek. Hayatlara sertçe dokunan bunca ekonomik güçlüğe rağmen liderleri ile aralarındaki kurdukları yıkılmaz bağ, siyaset bilimi tarihinde derslerde okutulmak üzere şimdiden parlak harflerle yerini almış durumda…
Muhalefet kanadında ise, CHP ve Kılıçdaroğlu’nun yıllar sonunda gerçekleri görüp iktidara gelmek için merkez ve kimi muhafazakar sağ ile birliktelik yaratması ise şimdilik hedefine ulaşamadı. Bunun nedenleri elbette ki bugünden sonra geniş çevrelerce tartışılacak ve çeşitli argümanlar ve teoriler ortaya atılacaktır. Ancak, günümüz sosyolojisinde hedefe ulaşılmada; liderin demokrat ve farklı kesimleri toparlayıcı, kucaklayıcı olmasından ile barışçı bir dil kullanmasından öte, karizma dediğimiz yığınları çekmesindeki kalite algısı büyük rol oynuyor. Yığınlar artık makulü konuşan ve olması gerekenleri anlatan liderlerden çok, onlara ulusal gururlarını arttırıcı söylemleri tutturanlarla, onların hayatlarını değiştirebileceğine yönelik güçlü sinyaller vereni tercih ediyor.
Diğer bir deyişle, CHP eski adetlerle yeniliği yakalayamıyor ve belki de yeni hikaye yaratmakta güçlük çektiği için iktidara yaklaşıyor gibi görünse de son tahlilde kaybediyor. Şimdi bu yüzde 48’lik oran, kaybedilmiş bir seçim olmasına rağmen bir başarı hikayesi olarak dayatılmak istenir ve parti içinde olması gereken yapısal ve yönetimsel değişimler için engel teşkil ederse, bunun önümüzdeki yerel seçimleri kaybetmelerine yol açacağı kuvvetle muhtemeldir.
Kılıçdaroğlu’nun iktidara gelmek için çok çalıştığı, çok emek verdiği ve her kesimi kucaklamak için büyük gayret gösterdiği ve bir zamanlar kendisini yetersiz bulanlardan da desteğini ve beğenisini aldığı bir gerçek. Lakin siyaset, matematikte olduğu gibi rasyonel formüller üzerine kurulu değil. İşin içine algıyı, duyguyu, ‘karizmayı’, kimlik siyasetini, propaganda yapma zorlukları gibi etkenleri koyunca matematik siyasette işlemiyor.
Evet, CHP, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere metropollerde ve kimi büyükşehirlerde hem birinciliğini koruyup hem de birinci tur sonuçlarına göre performansını rakibine göre arttırmış görülüyor. Lakin koskocaman Orta, Doğu ve Kuzey Anadolu topraklarında açık farkla kaybediyor. Belki de kurulduğundan beri oranın sosyolojisinin ilgisini hiç çekemiyor. Muhafazakar dokuya dokunamıyor.
Yeni bir hikaye yaratamadığı sürece şarkıda söylendiği gibi, ‘böyle gelmiş böyle gidecek’ kuvvetle muhtemel.
***
Artık siyasete ara verip hayatımıza geri dönmenin zamanı geldi gibi.
Hayat kısa ve elimizin altından hızla kayıp gidiyor.
Sürekli olarak, ekranlardaki rakamları ve de siyasileri izleyerek geçmesin yaşam.
En azından bir süre için müzik, sanat, felsefe, seyahatler ve ilginç dostluklar bu geçici yolculuğumuzun en önemli yoldaşları olsun.