İran'ı kuzeyden kuşatmak: İsrail'in 'Türkmenistan kartı'

Dr. Remzi ÇETİN Köşe Yazısı 1 yorum
31 Mayıs 2023 Çarşamba

İsrail’in özellikle, Sovyetler çöktükten sonra Türk Cumhuriyetlerine ilgisi her geçen dönemde artmıştır. Örneğin, Kudüs’ün Azerbaycan ile özel ilişkileri, II. Karabağ Savaşı’ndan sonra daha da görünür hâle geldi. Son dönemde İsrail’in Azerbaycan’ın yanında, Türkmenistan’la da ilişkileri dikkat çekiyor. Bilindiği üzere Türkmenistan, petrol ve doğalgaz zenginlikleri ve stratejik coğrafyası açısından önemli bir konumda yer alıyor. Türkmenbaşı Saparmurat Niyazov’un ana hatlarını belirlediği ülkenin dış politikası, 1990’ların ortalarından itibaren ‘tarafsızlığı’ tercih etti. O günden bu yana Aşkabat yönetimi, tarafsızlığı resmi dış politika haline getirdi; ancak bu karar, Türkmenistan gibi jeopolitik kimliği çeşitlilik gösteren bir ülke için cesaret isteyiciydi. Bir de buna, Rusya’nın uzun yıllar ülke üzerindeki etkisini hatırlatmalıyım. Sonrasında iktidara gelen Kurbankulu Berdimuhammedov da bu politikaya göreceli olarak bağlı kaldı. Berdimuhammedov’dan sonra, günümüzde, yönetimi alan oğlu Serdar Berdimuhammedov döneminde ise Türkmenistan’ın İsrail’le ilişkilerinin Aşkabat’ta büyükelçilik açacak kadar ilerletilmesi, İsrail’e de İran’ı çevrelemesi için fırsat yaratmışa benziyor.

İsrail’in İran’ı Sınırlandırma Hedefi

Özellikle I. Körfez Harekâtı sonrası İsrail’in, İran’ı Basra Körfezi’nden ‘sınırlandırma hedefi’ bulunmaktaydı. Bu hedef, ABD’nin de ‘dual containment policy’ (çifte çevreleme politikası) sayesinde, Irak ve İran’ı kendi coğrafyalarına hapsetmeyi amaçlamaktaydı. İsrail de bu hedef temelinde, İran’la sınırı olan ülkelere yönelik dış politik açılımını geliştirdi. Bölgede Türkiye ile zaten yakın ilişkileri bulunuyordu, asıl önemli olan Körfez ülkeleriydi ve Suudi Arabistan’ın dışında, o dönemde İsrail’le örtülü ve bir o kadar da yakın ilişkileri bulunan Umman Sultanlığı, İsrail’in dış politikasındaki ana hedef ülkelerden biri haline geldi. Zira, Umman’ın Körfez’deki stratejik eksklav bölgesi olan Musandam Yarımadası, İran’ın güneyden çevrelenmesi için İsrail’e olanak sağlamaktaydı. 2020 İbrahim Anlaşmaları, İran’ın güneyden kuşatılmasında İsrail’in hareket alanını genişletmişti; ancak bunun dışında, kuzey uçta İran’ın komşuları olan Azerbaycan ve Türkmenistan, Basra Körfezinde tecrit edilmek istenen İran’ın kuzey yönden de baskı altına alınması için son derece önemli ülkelerdi.

Eli Cohen’in Tarihi Aşkabat Ziyareti

Türkmenistan için İran’ın, Özbekistan’dan sonra, en uzun kara sınırına sahip komşusu olduğu düşünüldüğünde bu durum, İsrail için ayrıca ehemmiyet kazanmaktadır. Azerbaycan ile 1991’den bugüne özellikle askeri, teknolojik ve istihbari alanlarda geliştirilen ilişkiler buna en iyi kanıttır. Haydar ve İlham Aliyev dönemlerinde, İran’ın Azerbaycan topraklarına yönelik tehditlerinin her geçen gün arttırması ile Bakü-Kudüs ilişkileri ivme kazanmaya devam etti. Bu çerçevede, Türkmenistan bu denkleme yeni eklendi ve iki ülke ilişkileri, İran sınırına sadece 17 kilometre uzaklıkta büyükelçilik binası açacak seviyede hızlıca yol aldı. İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen, geçtiğimiz ay Türkmenistan’a sürpriz bir ziyaret yaparak 1990’ların efsanevi Başbakanı Yitzhak Rabin döneminin dışişleri bakanı olan Şimon Peres’ten sonra Aşkabat’ı ziyaret eden ilk İsrailli yetkili oldu. Neredeyse 30 yıl sonra gerçekleşen bu ziyaret, İsrail’in sadece Orta Asya Türk Devletlerine açılımını ifade etmiyor, aynı zamanda İran’ın da kuzey cepheden kuşatılması adına dikkat çekicidir.

Azerbaycan-İsrail Dirsek Teması

Dışişleri Bakanı Cohen’in tarihi ziyaret sırasında; “Bakü'deki iyi dostlarımızla birlikte, ortak zorluklarımıza karşı birleşik ve kararlı bir cephe inşa etmeye devam etmekten” bahsetmesi dahi İsrail için Türkmenistan açılımının Azerbaycan’la dirsek temasını kanıtlıyor. İsrail, İran’ı kuzeyden kuşatma hedefini, Azerbaycan’dan sonra Türkmenistan’la tamamlanıyor. Diğer taraftan, İsrail’in Aşkabat çıkarmasının zamanlaması da manidardır. İsrail için dost ve müttefik Azerbaycan topraklarına karşı İran’ın artırdığı tehditler ile Mahsa Amani olayından sonra artan idamlar ve ziyaretin, uluslararası baskıların gölgesindeki Tahran yönetiminin sıkışmışlığına denk getirilmesi de seçilmiş konjonktürün önemini gösteriyor. İlginçtir ki tam da bu ziyaretin yankıları sürerken Afgan Talibanlarının bile İran’a karşı ‘efelenmeye’ çalıştığı şu günlerde İsrail’in Türkmenistan hamlesinin bölge politikaları etrafında, İran’ın birçok cephede dikkatini dağıtması ilginçtir.

Körfez Çöllerinden Karakum Çölüne İsrail Dış Politikası

Son not olarak, İsrail dış politikasının etki alanı, İbrahim Anlaşmaları sonrası Ortadoğu’yu da aşıp Kafkaslara ve Orta Asya’ya yayılmaya devam etme ve Hazar’ın iki yakasındaki Azerbaycan-Türkmenistan ikilisi özelinde, İran’a yönelik psikolojik üstünlük ve baskıyı arttırmaktadır. İsrail’in ‘Türkmenistan Kartı’nı çıkarması aslında, İsrail dış politikasının ‘tutarlılık’ ve ‘süreklilik’ ilkesinin, Körfez’in çöllerinden Türkmenistan’ın Karakum Çölü’ne kadar ulaştığını da göstermektedir. Peki, bu durum ne anlama gelmektedir? Bunu, bölgedeki Türk varlığından ve Azerbaycan’ın güçlenmesinden rahatsızlık duyan İran yönetiminin tekrar düşünmesi gerekiyor.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün