Kendisinden feyz aldığım, toplumumuzun değerli Hahamı Rav İsak Alaluf ‘Şelah Leha’ peraşasından hareketle kaleme aldığı haftanın deraşasında bizlere Erets Yisrael’e giriş yapmadan evvel öncülerin inceleme seyahatinden hareketle bir günün bile ne kadar önemli olduğunu hatırlatır.
Nitekim öncülerin kırk gün geçirdiği yolculuğun karşısında, Tanrı kendilerine bunu 40 yıl olarak ödetecektir. Sizce hayatımıza anlam katabilmek adına kullanabileceğimiz, bazen değerini bilemediğimiz her bir günde neleri kaçırmaktayız? Sosyal medyanın hayatlarımızı esir aldığı, yaşamı ötekine göre konumlandırdığımız her günde dolu dolu yaşamak yerine neleri kaybediyoruz?
Kötü hastalığa yakalanan birinin o ana kadar yapmadıklarını, yapamadıklarını hatırlayıp hayatının her gününü nasıl son günü gibi yaşadığını düşünün. Kimi arar, hangi eksik bıraktıklarınızı tamamlamaya çalışır, sizden sonra nelerin kalmasını isterdiniz? Dünyevi dertler, egolar, kıskançlıklar ölüm karşısında anlamsızlaşabilir miydi?
Geçtiğimiz Şabat sabahı Balat Ahrida Sinagogu’ndaki duaya katılmam içimdeki huzur bir yana, günlük hayata dair unutabildiğim kitabımızda yazan birçok değerli öğretiyi hatırlattı.
Toplumumuzdan günümüz ebeveynlerinin bazılarının “Çocuğum Tora’nın günlük yaşama dair ona hayat yolu çizecek öğretilerini öğrenecek” dendiğinde “Aman çocuğum dindar mı olacak?” telaşına kapılıp kendince bazı konulara bu az ya da çok dindar diye yorum yaptıklarını gözlemliyorum. Bu durumlarda içimden gülümsüyorum.
Sayısız iletişim derslerinde, Uzakdoğu kaynaklı öğretilerde, benzer şekilde Tora’mızdan ilham alan, doğru anlatıldığında hayata dair yol gösterecek sözleri duyduğunda gösterilen ehemmiyet, maalesef kendi öğretilerimiz olduğunda tehlikeli görülebiliyor. Daha ne anlatılacağını,yorumlarını bilmeden reddetmek, kalıplara sokmak bizleri sadece kendi benliğimizden uzaklaştırır. Çocuklarımızı entelektüel bireyler olarak yetiştirme arzumuz varsa, Yahudiliğin evrensel değerlerini aşılayarak buna başlayabiliriz.
Öte yandan, sinagoglarımızda hayat izin verdikçe arada bir de olsa Şabat günleri bayram dışı farklı yüzleri görebilmek hem o ibadethanelerimizi insan üstü bir emekle ayakta tutmaya çalışan ağabeylerimize güç, hem de bize huzur verir.
Balat Ahrida Sinagogu’nda, Göktürk Şaar Aşamayim Sinagogu’nda ve diğer aktif sinagoglarımızda o mekanları aktif tutmaya çalışan genç kardeşlerimiz bizim geleceğimizdir. Bizler de bir gün ne fark eder demeden, bir Şabat bile olsa sinagoglarımızı doldurabilisek fark yaratabiliriz.
IBB restorasyonları aralıksız devam ediyor!
İstanbul Büyükşehir Belediyesi İBB Miras ekibini bir kez daha gönülden kutluyorum. Siyasetten bağımsız hem İstanbullu hem de rehber kimliğimle “Ah şu tarihi yapı da keşke bir restore edilse!” dediğim onlarca eseri orjinaline uygun hassas restorasyonlarla şehrimize kazandırdılar!
Bunlardan ilk aklıma gelenler Fener Fenarion Konakları, surlar, Sarayburnu Atatürk heykeli, Boukaleon Sarayı, Sarnıçlar derken şimdi de bir hafta içinde iki ayrı değerli eserle karşımızdalar!
Büyükada Taş Mektep ve Feshane küllerinden yeniden doğarak şehrin kültürel mirasına kazandırılıyor.
Dilerim özellikle Balat ve Hasköy bölgelerindeki günümüzde aktif kullanılamayan çok değerli Sinagoglarımıza da İBB miras ekibinin eli değer ve kültürel mirasımıza kazandırırız.
Bu arada sadece restorasyon değil, binaların geçmişteki kimliklerinin de unutulmaması, ruhuna uygun şekilde yaşama aktarılmasının da son derece önemli olduğunu belirtmek gerekir.
Teşekkürler değerli başkan ve İBB Miras ekibine…