Geçtiğimiz haftanın en dikkat çeken ve heyecan verici gelişmesi, Rus özel askeri şirketi (ÖAŞ) Wagner´in alışılmışın dışına çıkarak Putin´e karşı başkaldırmasıydı.
Geçtiğimiz haftanın en dikkat çeken ve heyecan verici gelişmesi, Rus özel askeri şirketi (ÖAŞ) Wagner’in alışılmışın dışına çıkarak Putin’e karşı başkaldırmasıydı. Rusya gibi bir gücün kendi içinde yaşadığı bu gerilim, ÖAŞ’lere ait orduların yeri geldiğinde bir devlet için ne kadar tehlikeli olabileceklerini de gösterdi. Bu olay, ÖAŞ’lerin, bizzat söz konusu devletler tarafından beslenip büyütülmelerinin sonucunda merkezi yönetime karşı eyleme geçmedeki cüretkârlığını da kanıtladı. Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky’nin de deyimi ile ‘Putin, kendi silahlandırdıkları tarafından kuşatma altında’ kaldı. Wagner’in bu kalkışması, sadece devletler nezdinde değil; aynı zamanda dünya toplumu açısından da 21. yüzyıl insanının güvenliği üzerine endişeler yarattı.
Antik Dönemden Günümüze Paralı Asker Anlayışı
Peki, ÖAŞ’ler devletlerin merkez ordularına alternatif olarak nasıl ortaya çıktı? Uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukukta özel askeri şirketler nasıl konumlanmaktadır? Rusya’da geçen hafta 24 saat içinde gerçekleşen ve Wagner’in başat öznesi olduğu kalkışmayı anlayabilmek için öncelikle bu sorulara açıklık getirmek istiyorum. Paralı askerlerin varlığı aslında antik döneme, Roma’ya dek gidiyor; ancak paralı askerlerle ÖAŞ’lerin eylemlerini elbette aynı kefeye koyamayız. Modern toplum geliştikçe devletin savunma ve güvenlik politikaları da her geçen yüzyıl değişiklik gösterdiği için özellikle Soğuk Savaş’ın getirdiği koşullarda, devletlerin ana ordularının dışında farklı güvenlik arayışlarına girişmeleri, ÖAŞ’lerin iki kutup (ABD-SSCB bloğu) arasında ortaya çıkmasına neden oldu.
Devletin Otoritesi Aşındığında…
Soğuk Savaş’ın her an sıcak çatışmaya dönüşebileceği 1960’lar itibariyle uluslararası ilişkiler, devlet merkezli anlayıştan devlet dışı aktörlerin de ortaya çıktığı ‘çok merkezli’ bir yaklaşıma doğru sürüklendi. Bu bağlamda, devlete alternatif olarak, çok sayıda hükümet dışı örgüt (NGO), sivil toplum ve düşünce kuruluşu belirdi. Bu yeni aktörler arasında, ülkelerin güvenlik ve asker ihtiyacını karşılayacak ve onlar adına ülke içi ya da dışında faaliyet gösterecek özel askeri şirketler de hızlıca gelişti. ÖAŞ’lerin ortaya çıkmasının temel nedeni, sanılanın aksine, ülkelerin temel savunma-güvenlik ihtiyaçlarından ziyade, devletlerin otoritelerinin giderek aşınmaya başladığı küreselleşmesinin etkisiyleydi.
Küreselleşen Dünyada Özel Askeri Şirketler
Neo-liberal düzene doğru yeni sağ (the new right) muhafazakâr-geleneksel eksende şekillenen ve Reaganizm, Thatcherizm ile taçlanan bu süreç, devletin mümkün mertebe ekonomiden eline çekmesini sağlamaya çalıştığı gibi, devleti savunma ve güvenlik alanlarında da sınırlandırmayı da tartışmaktaydı. Ekonominin tek merkezde toplanmasına karşı, ülke güvenliğinin de devletin ana askeri gücünü sağlamlaştırıp bu gücü, ‘merkeze daha fazla yük getirmeyecek şekilde yaymak’ da tartışılan diğer konular arasındaydı. 1980’lerin bu çılgın küresel rüzgârı; başta iletişim, telekomünikasyon ve eko-ticaret olmak üzere birçok alanı etkiledi ama beklendiği gibi bu süreç, ülkelerin sınırlarının kalkması ya da ulus-devletlerin tümüyle çöküşüne neden olmadı. Olmadığı gibi, ülkeler her geçen yıl -özellikle 2011 Suriye iç savaşı sonucundaki mülteci krizinden ötürü- daha da ulus-devletçi ve hatta içlerine kapanmaya, otarşik yapılara bürünmeye başladı. Böyle bir ortamda yeni güvenlik arayışları ve ülkelerin adına, başka coğrafyalarda savaşan özel askeri şirketler daha da revaç kazandı.
Putin’in İktidarının Gölge Askerlerce Gölgelenmesi
Düşünsenize… Sizin adınıza birileri zorlu coğrafyalarda savaşacak ve merkez ordunuzu, askerinizi yormayacaksınız. Neredeyse bütün kirli işlerinizi özel askeri şirketlerin askerleriyle halledeceksiniz. Bu durum ÖAŞ’leri, devletlerin gözünde daha da cazip kılmaktadır. Kaldı ki ÖAŞ’ler, ‘post-modern savaş’ anlayışı ile de ilgili oldukları ve konvansiyonel orduların giremeyecekleri yerlere kolaylıkla sızabildikleri için de ‘gölge askerler’ olarak bilinmektedirler. ABD’nin Irak işgali, Rusya’nın Ortadoğu ve Ukrayna’daki askeri hareketlilikleri ve dahi Afrika gibi küresel rekabetin hegemonik güçleri karşı karşıya getirdiği coğrafyalarda, bu şirketlerin askerleri hep cephe önündeydi. Geçen hafta, Wagner’in Moskova yönetimine karşı ayaklanması ise Putin’in iktidarının ‘gölge askerlerce gölgelenmesi’ anlamını taşıyor. Bu olay, sadece Wagner-Moskova arasındaki ilişkiyi değil; ABD’nin Blackwater, İsrail’in Levdan’ı ve diğer ülkelerin ÖAŞ’leri için de uyarı fişeğidir. Ancak…
Özel Askeri Şirketler Anti-Demokratik Ortamda Canavarlaşıyor
ABD, İsrail ya da diğer demokratik ülkelerdeki özel askeri şirketlerin niteliği ile Rusya’nın Wagner’inin işleyişinde, demokratik-anti demokratik ayrımının olduğunu belirtmeliyim. Rusya gibi oligarkların hâkim olduğu bir otoriter rejimde, Wagner gibi yetki sınırları muğlak olan ve yeri geldiğinde son derece tehlikeli eylemlerde bulunan bir yapının, hukuk devleti niteliğini ve kurumsallaşmasını tamamlamamış ülkelerde nasıl canavara dönüşebileceğine geçen hafta tüm dünya şahit oldu. Putin için ne acıdır ki 2036’ya kadar iktidarda kalmak için onca çaba sarf edip yasa çıkaran bir liderin Wagner’le imtihanı aslında, o çok güçlü görünen fildişi kulelerde gedik açmanın günü geldiğinde ne kadar kolay olduğunu da göstermektedir. Hem de bizzat kendisinin büyütüp canavarlaştırdığı bir yapı tarafından…
Putin’in Wagner Atakları, Diyojen’i Hatırlattı
Uluslararası sistem ve toplum ile mevcut BM yapısı revize edilmedikçe bu tarz yapılar özellikle demokratik olmayan devletlerde sorun haline geleceğe benziyor. Bir de buna uluslararası hukukta ÖAŞ’lerle ilgili herhangi bir düzenlemenin olmaması da eklenince durumun tehlikeli boyutu hafife alınmamalıdır. Putin’e gelince… Filozof Diyojen, fetihleriyle bir dönemi kasıp kavuran ünlü komutan İskender’in kendisinden bir isteği olup olmadığını sorduğunda: ‘Güneşimi kesiyorsun, gölge etme başka bir şey istemem!’ diye İskender’e tepkisini göstermişti. Putin’in bir zamanlar elinde büyüttüğü Wagner’e karşı, şu sıralar geçirdiği ataklar bu yönde olacak ki isyanın elebaşı Yevgeni Prigojin ile anlaşma sağlandı; ancak Prigojin’in Belarus’a gönderilip gönderilmeyeceği şu an için belirsiz ve isyana ortak olanların geleceği ise şüpheli. Moskova’nın, Wagner’in bu cüretkârlığını şimdilik ‘affetmiş gibi gözükmesi’ normal… En azından Ukrayna’da işlerini yoluna koyana dek Putin’in iktidarına gölge etmesinler kâfi… Sonrasında bir ‘Putin fırtınası’nın yaşanmayacağının garantisi yok tabii…