Siyasi mücadelenin dayanılmaz adrenalini damarlarında dolaşmaya başladıktan sonra rakipleriyle çetin yarışlar içine giren Türk politikacılarımız; aslında etten, kemikten ve duygudan oluşan bir insan olduğunu yansıtmaya oldum olası çekiniyor. Çünkü halka bunu gösterdiklerinde, zayıf bir karakter yahut memleket sorunları varken ayakları yere basmayan bir imaj çiziyor gibi görünmekten korkuyorlar. Halbuki seçmenler, empati kurabildiği adaya oy vermeyi sunulan sosyal ve ekonomik politikalardan daha fazla önemsiyor. Bu noktada, siyasetçilerin halk ile sağlam bir bağ kurması için ‘halktan biri’ olması gerektiği kanaatindeyim.
Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde düzenlenen 23 Haziran Demokrasi Şenliği, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bu sevgi ve duygu dolu yüzünü Açıkhava’yı dolduran 5 bin konuğa göstermeyi başardı. Televizyon, sinema ve sanat dünyasının starlarını konuk eden İbrahim Selim’in ilk Harbiye tecrübesinde, bu kez karşısında renkli karakteriyle Ekrem İmamoğlu vardı. İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu’na olan sonsuz bağlılığı zaten sosyal medyada keskin zekası dillere destan Z kuşağı tarafından 7. ok: ‘Hanımcılık’ olarak literatüre geçmeye layık görüldüyse de, ‘İbrahim Selim ve Başkan ile Bu Gece’ programında İmamoğlu’nun 10/10’luk naiflikte örnek bir eş olduğu fikri eminim tüm kadınlarca perçinlendi.
Programın ilk sorusu “Sabah ilk kalktığınızda ne yaparsınız?” idi. İmamoğlu “Sabah ayağa kalkınca Dilek nerede, ne yapıyor diye bakıyorum. Hayatın en tatlı yanı çok sevdiğiniz bir kadınla sabaha uyanmak” cümleleriyle adeta “Dakika 1, Gol: 1” dedi ve bu romantizm hemen Twitter’a düştü zaten.
Çocukluğunda tütün tarımı yaptıkları günlerden, annesinin kaygıyla onu aramasına ve göletleri ağlaya ağlaya gezmesine dek eski günlerini minnet ve özlemle anlatan İmamoğlu, yeşil bir coğrafyadan geldiğinden dolayı İstanbul’a yeşil alan kazandırma konusunda özel bir hassasiyeti olduğunu vurguladı.
‘Gözlerimin İçine Bak’ bölümünde siyasetten yılgınlık yaşayıp bırakmayı düşündüğü oldu mu diye merak eden İbrahim Selim’e, ‘Başkan’ın verdiği “Yılmadım genellikle yıldırdım, Allah izin verirse yıldırmaya devam edeceğim” yanıtı da klasik Ekrem İmamoğlu’nun ayağını gazdan asla çekmeyen karakterine gayet uygundu.
“Belediye Başkanı olunca hiç tanımadığım akrabalarım çıktı” açıklamasını yapan İmamoğlu günde tahmini kaç kişi tarafından öpüldüğü sorulunca “Toplumla sevgi bağınız kopmuşsa, o gün siyasetteki görevinizi bırakmalısınız. Mesela Ordu’da teyzeler yumağı içinde kaldım. En genci 86 yaşındaydı, hayatımdaki en haşmetli öpücükleri o gün aldım” sözleriyle herkesi güldürdü.
İntikam almayı düşündüğü bir kara listesi olmadığını söyleyen İmamoğlu “Allah’a şükür kindar değilim mutlaka yüzleşmeyi başarırım. Kin kötü bir duygu. Ben hukukun ve adaletin gerçek anlamda tesis edildiği güne kadar hukukla hesap sormak için liste tutuyorum” ifadeleriyle kendisine yapılan haksızlıklar ile hesaplaşma sözü verdi.
İBB’nin çalışmaları ile 8 bin çocuğun kreşte eğitim hayatına adım attıklarını, eylül itibariyle de 5000 kapasite ile gençlerimize yurt sağlayıp 75 bin öğrenciye burs imkanı yarattıklarını anlatan İmamoğlu’nun “Seçilmiş bir öğrenciye 100 bin dolar vermek yerine 75 bin öğrenciye imkan sağlamayı tercih ediyoruz” demesi büyük alkış aldı.
İmamoğlu, ayrıca sonbaharda Göztepe Parkının içinde bir ‘Kemal Sunal Müzesi’ açılacağının müjdesini verdi. Sunay Akın’ın önerisiyle metro Göztepe’ye yanaşırken belki de Sunal’ın o unutulmaz sesi bizi karşılayacak.
Can sıkıcı konuların pek de konuşulmadığı etkinlikte İmamoğlu “Artık değişim zamanı. Umudu görmek isteyen aynaya baksın. Yargıya müdahale edilmesin, mertçe yarışalım.
Sonuna kadar mücadele edeceğiz, asla bırakmak yok” mesajlarıyla da siyasi arenada yumruğunu masaya koyacağını kararlılıkla ifade etti.
Gecenin sonunda 7’den 70’e tüm izleyiciye hitap edecek repertuvarı ve teatral sahnesiyle Zeynep Bastık müthiş bir konser verdi ve İstanbullulara neşe aşılayan bir kapanış yapıldı.
GÜRCÜ REGGAE’Sİ DİNLERKEN ALKIŞTAN ELLERİNİZ YANACAK!
Geçtiğimiz akşam Hayal Kahvesi Atakent sahnesinde üç tane pırıl pırıl yetenekten oluşan ‘Samida’ grubunun yaklaşık üç saatlik performansını dinleme fırsatım oldu. Kendilerinin müziğini daha önce Zorlu PSM’de gerçekleştirilen ‘Hey Gidi Karadeniz’ konserlerinde Fuat Saka, Niyazi Koyuncu ve Şevval Sam ile aynı sahneyi paylaşırken deneyimlemiştim. Sesleri ve enstrüman konusundaki hakimiyetleri kulağımda öyle güzel melodiler bıraktı ki, daha uzun soluklu bir konserde bu grubu izlemeyi o günden itibaren kendime bir görev kıldım.
‘Samida’ Gürcü dilinde üç kız kardeş anlamına geliyor. Karadeniz ezgilerinin ünlü ismi, babaları sanatçı Bayar Şahin’i örnek alan ikizler Yudum, Damla ve küçük kardeşleri Tamara 2016 yılında bu grubu kuruyor. Türkçe, Gürcüce, Bulgarca, Yunanca, Kürtçe ve Lazca olmak üzere 6 dilde şarkılar söyleyen ‘Samida’, bir de bunların yanına ‘Hemşince’ lehçesini eklemiş. Yudum panduri ve viyolonsel, Damla salamuri ve balaban, Tamara ise kemanıyla sizlere adeta çok sesli bir filarmoni orkestrası keyfi yaşatıyor. ‘Samida’ ayrıca Gürcü kültürünü korumak için sahne kıyafetlerinde dahi köklerini yansıtacak, ‘Göğe komşu topraklar’dan detaylar taşımayı tercih ediyor.
Grubun repertuvarında Mağusa Limanından, Adjaruli Potpori gibi etnik şarkılara; MFÖ’den Ahmet Kaya’ya çok farklı ezgileri tatmak mümkün.
Dikkatimi en çok çeken şarkı ise Yudum’un sahnede reggae üstadı Bob Marley’in Gürcü müziklerindeki karşılığı tadında anons ettiği ‘Rachuli’ şarkısı oldu. Yavaş tempodan hızlıya doğru giden şarkıyı sunarken ‘Alkış tuttuğunuzda avucunuzun içi önce hafif kaşınacak, sonra ise yanacak’ dediğinde açıkçası Yudum’a hemen inanmamıştım ama tecrübe edip görmek lazımmış. O coşku salonu öyle bir sardı ki, hepimizin alkıştan ciddi biçimde avuçları yandı. Gerçekten enerjisi bambaşka olan bir şarkı, mutlaka canlı dinlemenizi tavsiye ederim.
‘Samida’yı yakalamışken, olumlu bir son dakika gelişmesi olan gece yarısından sonra müzik yasağının ülke genelinde kaldırılmasını sordum. Grup ortak bir cevap vererek “Müzik; insana dair olan acı, tatlı tüm duyguları kapsıyor. Maalesef toplumları etkileyen olaylar, felaketler, salgın hastalıklar yaşanıyor. Tüm bunlar olurken aslında hepimizin en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biri de sanatın birleştirici gücü. İşte tam da bu sebeple müzik hiç susmamalı. Müzik sektöründe pandemi kısıtlamalarının kaldırılması kararının alınmasında emeği geçen müzik meslek birlikleri ve bakanlıklara teşekkür ederiz. Bu bizim için yenileyici, dinamik ve olumlu bir sürecin başlangıcı olacak” açıklamasını yaptı. Tüm müzisyenler adına çok sevindirici olan bu karardan duyduğumuz mutluluğu da buradan tekrar paylaşarak, haftaya görüşmek dileğiyle diyorum.