Bir insan kendini uyum içinde hissediyorsa “ben” görevini yapmıştır.
Ünlü psikolog Carl Gustav Jung, “Kişiliğimizi oluşturan bilinç, bilinçaltı, ego ve kolektif bilinç kimliğimize dair en geniş çemberdir. İkilem ve zıtlıkları barındıran insan zihninde gölge ve ışık, eril ve dişi, karanlık ve aydınlık birlikte bulunur. Dualistik doğasıyla insan, tüm seçimlerinin bütünüdür” demiş.
Genelde insanların iyi doğduğuna inanırım. Zamanımızda gitgide artan menfaat üzerine kurulmuş ilişkileri gözlemlerken, bu sene ve bilhassa bu hafta yaşadığım bazı olaylar neticesinde; bencilik ile benlik, özümüz ve sosyal kimlik kavramlarını sorguladım. Evet, insan ilk önce kendini düşünmeli, ego kimliğini de geliştirmeli ama bunun dengesi nerede?
Özümüz yani kişiliğimiz ve adalet terazimiz olarak nitelendirdiğim vicdanımız; egomuzla savaştığımızda seçim nasıl oluşur? Bütün bunları düşünürken aklıma Tevrat’ta, basit bir cümle gibi görünen “İm ein Ani li, mi li / Kendim için değilsem kim benim için ben olur” sözlerini anımsadım. Adeta bir mesaj diyebileceğim bu cümlede eğer ben, bana sahip olmazsam kim bana sahip çıkacak? “Peki, ben kendim olduğumda ben neyim?” Bu cümleyi okuyunca şöyle düşündüm: Ne yani, sadece kendimizi düşünüp bencil mi yaşamalıyız? Daha sonra Kıymetli Hahambaşımız bir sohbette bu cümlenin yorumundaki anlamın “kendi başarılarınla kibirlenip başkalarına karşı gururlanma” olduğunu söyleyince seviniverdim. Hele, “Başarılı olursan, başkalarına da yardım edebilirsin, yardım edeceksin” yorumunu yapınca daha da mutlu oldum. Demek ki benliğimizi ele alarak başarılı olmaya yöneltince bununla gururlanmayıp, kendimizi başkalarına da yardım etmeye teşvik etmeliyiz.
Benliğin gelişmesi, tekâmül veya kâmil insan olmak
“Ben, kendime sahip olmazsam kime sahip olabilirim?” Bu cümle insanın kendisi için geliştirdiği kişisel kimlik anlamına gelebilir mi? Ancak, bir kimliğimiz daha var; sosyal kimlik. İnsan sadece kendi kişisel alanı, kendi algılarının özel alanı içinde hareket edemez. O bir toplumun parçasıdır. Ve bu nedenle ‘ben’ yalnızca kendime hitap ediyorsa –o zaman ben neyim? Dolayısıyla bir kişinin kimliği sosyal alanlardan da oluşur ve yokluğu genel 'ben' kimliğini, özümüzü bozar. Bence denge, asıl özümüz olan insancıl duygularımızı kaybetmeden bazen bir başkası da olabilmektir. Denge hep kendimizi bahane ederek veya öne sürerek olaylara uzaktan bakmak yerine yardım eli uzatabileceğimiz bir sorun varsa, elimizi uzatmaktır. Ben kimim değil de, ben neyim sorusu, her birimiz için önemli bir sorudur. Kendi benliğime, değerlerime sahipsem zaten kendimi de koruyabilir, bunun verdiği güç ve enerjiyle soysak kimlik ve yardım duygusunu da geliştiririz. Demekki ben kendime sahip olabiliyorsam, başkasına da sahip çıkabilirim. Ne bu dünyada ne de en ufak ortam olan ailemizde, mahallemizde yalnız yaşamıyoruz. İnsan aynı zamanda sosyal bir varlıktır. Sosyal psikolojide, bir kişinin öz kimliği veya kişisel kimliği - bu kişinin becerileri, tutumları ve nitelikleri gibi onu diğerlerinden ayıran benzersiz özelliklerini algılama biçimini - ve sosyal kimlik - ben bir doktorum, ben bir erkeğim, ben bir kadınım, ben bir gazeteciyim gibi grup üyeliğinden kaynaklanan özelliklerle ilgilidir. Bu özellikler, kişi ile diğer insanlar arasındaki adeta bir ortaklık oluşturur. Kişi, kendisini bir grupla ilişkilendirdikten sonra, grubunu diğer gruplardan ayıran özellikleri temsil eden bir kalıbı, kendisi için inşa eder ve artık bu düşünce kalıbına göre davrandığında, düşünceleri algılarını ve davranışı kişisel değil, grup standartları tarafından belirlenir. Artık grubunun üyelerine, ‘onlar’ değil, ‘biz’ demeye başlarız. Benliğin tekamülü, değer tablomuzu şekillendiren listelerden oluşur. Bu değerler bizim, sadece egodan ibaret olmayıp, nihai hedeflerimizin ayrılmış parçalarını birleştirerek ne olduğumuzu, asıl özümüzü gösterir.
Bence, bir insan kendini uyum içinde hissediyorsa “ben” görevini yapmıştır. Bu cümleyle, evet, kendimizi düşüneceğiz fakat birine yardım etmek gerekirse özümüzdeki hakiki ‘ben’ ile vicdanımızın sesini dinleyerek, helak olmadan, elimizden geleni sonuna kadar yaparak insan olduğumuzu, sosyal görevlerimiz olduğunu unutmamamız gerektiğini ifade etmek istiyorum. Benlik, sadece kendimi düşünerek bencilliğe dönüşebilir. Uzaktan olaylara seyirci kalmak ve bencil bir dünyada yaşamak bana hep zor geliyor. İşte günümüzde insanlar sadece kendi rahatlarını, çıkarlarını düşünerek, pasifleşir ve sevgi, destek, dayanışma, paylaşma, yardım ve biz olabilme gibi değerleri benliklerine katmazlarsa o zaman diyebileceğim tek söz “Vay halimize” olacaktır.