“Şişhane metro inşaatı sırasında duvarlar çatlamıştı, tamirat gerekliydi ama acil değildi, bahane edip kapattılar ve bizi sokağa attılar çünkü biz burada can yakan, sorgulayan oyunlar oynadık!”
2021 yılında çekilen ve 17 Haziran’da Netflix’te de yayına giren ‘Tiyatroya Adanmış Bir Hayat-Genco’ belgeselini gözümü kırpmadan iki kez izledim. Belgeselin her dakikası liselerde ders okutulacak şekilde siyasi tarihimizi gözler önüne seriyor.
Genco Erkal belgeselinin içinde babamın da varolduğu Beyoğlu’nu, İstanbul’u, gençlik yıllarını buldum. Bomboş bir Beyoğlu’ndaki arayışı isyanıma, özlemime nefes oldu.
Galatasaray sonrasında Robert Kolej’e verilince tiyatroyla bağı güçlenen Erkal’ın, “Olmaz” diyen babasının ısrarıyla psikolojiyi seçerek bir ‘diploma’ edinmesi ama içindeki tiyatro aşkı hiç bitmemesi gençlerimize tutkularının peşinden gitmede bir ders niteliğinde.
Elhamra Tiyatrosu, Ümit Sahnesi, müze olan Küçük Sahne’nin önünden geçen usta sanatçı bir dönem oyunlarını sergilediği Ses Tiyatrosunun önünde Ferhan Şensoy’a teşekkürlerini iletiyor. Ve, yıllarca oyunlarını sergilediği, restorasyon sürecindeki Muammer Karaca Tiyatrosu’nun geçmişte nasıl yok edildiğini anlatıyor.
Üstat bu ülkede politik tiyatro yapabilmenin bedelini çok ağır ödemiş. 1969’da Dostlar Tiyatrosu’nu kuran Erkal, ‘Nazım Hikmet yolculuğunun ilk durağı’ diye nitelediği, ‘Kerem Gibi’den başlayarak, her dönemin neredeyse siyasilerinin hedefi olmuş. 12 Mart Muhtırası (1971) ve 12 Eylül darbesi (1980) döneminde oyunlarının oynandığı sahnelere taşlı sopalı saldırılar, molotof kokteyli atılması, kelepçeyle Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne götürülmesi, hepsinde suçu bir toplantıda Nazım Hikmet’ten şiir okumaktı. Bursa’da turnedeyken ‘Asiye Nasıl Kurtulur’da kullanılan sustalı bıçak nedeniyle gözaltına alındı. Pasaportuna el kondu, yedi yıl yurt dışına çıkamadı. ABD’den aldığı bir yıllık burs yandı, festivallere gidemedi en önemlisi de kızının yurt dışında yapılması gereken kalp ameliyatında yanında olamadı. Bunlar sadece bizimle paylaştıkları… En son Muammer Karaca Tiyatrosundan çıkarılmalarını ise “Çünkü biz burada can yakan, sorgulayan oyunlar oynadık!” sözüyle özetliyor büyük usta.
Kimseler daha tam konuşamazken, ‘Sivas 93’ Madımak Oteli’nde 33 canın yakılmasını anlatan belgesel oyun Aymazoğlu ve Kundakçılar’ı da büyük usta sahneledi.
Kendisini ne kadar anlatsak az. 55 oyun yönetti, 80 oyunda oynadı, dokuz oyun çevirdi, 23 oyun uyarladı, bir oyun yazdı. Toplumumuz Nazım Hikmet’i, Can Yücel’i onunla tanıdı,benimseyebildi.Yürekten inanarak işini aşkla yapması ise hepimize ders niteliğinde…
Seçim öncesi tiyatro sahnesinden siyasi göndermelerle kalp yapanların,hiçbir çizgide duramayıp sözde muhalif olanların Genco Erkal’dan daha öğrenecek çok dersi var…
Siz en iyisi önce belgeseli izleyip, ardından kış dönemine bir oyununu kollayın.
Hay Eytan Yanarocak kardeşimle gurur duydum
Dünyanın dört yanında isyanlar, protestolar, askeri operasyonlar can almaya devam ediyor.
Fransa’da polisin dur ihtarına uymayan 17 yaşındaki Cezayir asıllı bir genci vurarak öldürmesiyle tetiklenen protesto eylemlerinde gittikçe tırmanan tansiyon, Le Pen’ci kesimin öte yandan kışkırtmaları, Rusya’nın Wagner isyanı sonrası Kiev’e saldırılarına devam etmesi, bu mimvalde Amerika’nın Ukrayna’ya verdiği destek, İsrail’in Batı Şeria Cenin’de terör kamplarına yaptığı operasyonlar ve halen etkileri dinmeyen yargı reformu…
Hayatın tüm bu karamsarlığı içerisinde dostların, çevremizin mutlu haberleri bir nebze de olsa yüzümüzü güldürüyor. Sevgili kardeşim Hay Eytan Kohen Yanarocak’ın geçtiğimiz günlerde İsrail Devlet Başkanlığının düzenlediği resepsiyona davet edildiğini ve bizzat Devlet Başkanı Herzog tarafından bir süre ağırlandığını öğrendim. Onun yıllardır mücadelesine, akademik basamakları tek tek nasıl çıktığının şahidi olarak ne kadar alkışlasam az.
Dilerim iki ülke arasında tekrardan iyileşen ilişkilerde sevgili kardeşimin nice başarılarını okuyalım!