Yaz günlerinin benim için olumlu bir yanı da uzun zaman görüşme olanağı bulamadığımız arkadaşlarla buluşma fırsatı doğurmasıdır. Bu birlikteliklerde anılarımızdan söz edebiliyoruz, görüşmediğimiz zamanlarda yaşadıklarımızdan, ortak arkadaşlarımızdan, geçmiş günlerde yitirdiklerimizden… Ne denli coşkuyla bir araya gelmiş olsak da, bu süre içerisinde hüzün duygusunun her zaman yanı başımızda pusuya yatmış beklediğini hissediyoruz. Sanırım bunun en önemli nedenlerinden biri de, yaşlandıkça yitirdiğimiz değer ve insanların, artırdıklarımıza oranla daha çok olmasından kaynaklanıyor. Bu konuşmalarımızda kendimizden söz ederken sağlığımız, artık aramızda olmayan arkadaşlarımız, hayal kırıklıklarımız nedense öne çıkıyor. Oysaki bu ve benzeri konular eskiden hiç gündeme gelmezdi. Şimdi kendi sözlerimizin yankısını arkadaşlarımızdan ağzından duyuyoruz.
Hepsi bir yana… Baktığımda, hayatın kendi düzeni içinde sürdüğünü görüyorum, bu arada değişen yalnızca biz oluyoruz!
Murathan Mungan, ‘Çağ Geçitleri’nde şöyle diyor:
“Sonsuzluk artık akşamüstü saatleri…
Yaşlılık nedir ki
Yıllardır konuştuklarını
Yeniden konuşmaktan başka”
Şairin sözüne inanacak olursam, kendimi yinelediğim sürece yaşlanıyor muyum yoksa? Fiziksel olarak baktığımda, doğaya karşı direnecek gücüm elbette ki yok! İster kendimi kandırmak için de olsa doğal olarak yaş alıyorum, isterse yaşlanıyorum diyeyim, sonuç değişmiyor. Bundan sonra benim için asıl önemli olanın zihnimin her zaman bedenimden genç olmasını sağlamaktır, diye düşünüyorum. Okuma alışkanlığımı sürdürerek, düşünerek, hayatı sorgulayarak…
Alışkanlık deyince Tolstoy’un İtiraflarım kitabında geçen şu sözlerini anımsadım:
“Kendime, hayatın anlamını çözemeyeceğimi ve bunu düşünmeden yaşamam gerektiğini ne kadar söylesem de bunu başaramıyordum, çünkü artık alışkanlık haline gelmişti.”
Yaşlandıkça, bir ömür boyu bağlandığımız alışkanlıklarımızdan sıyrılmanın gerçekten zor olduğunu biliyorum. Birçok insana bunu sürdürmenin tekdüze bir yaşam olduğunu düşündürse de ben hiç yakınmıyorum. Ayrıca bu şekilde yaşamaktan mutlu hissettiğimi söylemeliyim. Öyle ki bu alışkanlıklardan doğan davranışlar, çoğunlukla bilinç dışı da olsa hayatımı olumlu yönde etkiliyorlar. Belki de Tolstoy, bu gerçeği açıkça itiraf etmiş olmasa da sözleriyle bu doğrultuda yaşadığını söylüyor.
Yaz buluşmalarından konuşurken söz nereye geldi…
Hasret giderdiğimiz insanlarla birlikteyken, alışkanlıklarımızı olduğu kadar, yaşam tarzımız, bakış açılarımızla kendi penceremden hayatı yeniden sorguladığımızı görüyorum.
Hiç de farkında olmadan!