Kundura'sız 'Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'

Selin SÜAR Köşe Yazısı
9 Ağustos 2023 Çarşamba

11 Temmuz 2023’de Milan Kundera hayata gözlerini kapadı. Edebiyat dünyasının önemli ismi, bu alanla ilgilenen herkes üzerinde derin etkiler bıraktı. 1929 yılında dönemin Çekoslovakya’sının Brno kentinde dünyaya gelen Kundera, aslında sanatçı, edebiyatçı bir aileden geliyordu. Babası Ludvik Kundera, Brno Müzik Akademisinden mezundu. Müzikolog ve piyanist olarak işinde başarılıydı. Babası ile aynı ismi taşıyan ve Milan Kundera’nın kuzeni olan Ludvik Kundera ise şairdi. Komünist Parti’ye II. Dünya Savaşı sonrası üye oldu, ancak aykırı görüşleri ve bu politik sisteme farklı bakışı nedeniyle 1948’de partiden ihraç edildi. Prag’da Müzik ve Sahne Sanatları Akademisi, Sinema Bölümü’nde akademik hayatını devam ettiren Kundera, 1968’deki Prag Baharı’ndan sonra, Çekoslovakya’da Rusların oluşturduğu politik iklim nedeniyle 1975’te Fransa’ya göç etti. 1975’ten günümüze Fransız vatandaşı olarak yaşadı. Europa Literatura Ödülü’nü 1982’de aldı. 1983’de ABD’deki Michigan Üniversitesi kendisine fahri doktorluk unvanı verdi. 1985’te ise toplumlarda bireysel özgürlükleri en iyi savunan ve bunu ifade edebilen yazar/düşünürlere verilen Kudüs Ödülü’nü, İsrail’de aldı. Kundera, yaşayan son varoluşçu olarak adlandırılmaktaydı. Varoluşçuluk Kierkegaard, Dostoyevski, Nietzsche, Sartre gibi ünlü yazar ve felsefecilerin yer aldığı ve 20. yüzyıl başlarında baskın felsefi akımlara karşı olarak doğdu. Kundera’nın ölümü sonrasında varoluşçu akım da sonlandı dense yerinde olur.

Müzikle içli dışlı olmasını Kundera’nın bütün eserlerinde arka planda yakın olarak görebilmek mümkündür. Betimlediği kahramanlardan bir veya birkaçının kesinlikle bir enstrüman çaldığı gözden kaçmaz. Kundura’yı edebiyat dünyasında çok ünlü yapan eserlerinden biri; ‘Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’, diğeri ise ‘Bir Buluşma’dır. Bu kitapta yer alan ve özgürlük konusunda beni en çok etkileyen alıntıyı paylaşmak isterim: “İnsan bir başkasıyla yüz yüzeyken, asla kendi gibi olma özgürlüğüne sahip değildir; birinin gücü, diğerinin özgürlüğünü sınırlar. Oysa bir hayvanının karşısında kimse odur. Zalimliğinde özgürdür. İnsanla hayvan arasındaki ilişki, insan hayatının sonsuz fonunu oluşturur, onu hiçbir zaman terk etmeyecek bir aynadır…”

‘Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’ ise aslında Prag Baharı için yazılan bir romandır. Roman, 1987’de sinemaya uyarlandı. Philip Kaufmann tarafından çekilen filmde, başroller Daniel Day Lewis, Juliette Binoche ve Lena Olin tarafından paylaşıldı. Film, BAFTA en iyi uyarlama senaryo ödülü, ABD Ulusal Film Eleştirmenleri ödüllerini de aldı. Roman, SSCB’nin Prag’a girmesi esnasında, Tomas, Tereza, Sabina ve Franz isimli karakterlerin yaşamlarını konu olarak ele alır. Kundera bu eserinde kendi yaşamından da kesitler vermeye çalışmış ve yaşadığı politik baskıyı kurgu öğeleri ile deneme formatı üzerinden kitaba yansıtmıştır. Karakterleri anlatırken, okuyucuyu da ikileme sokar. Kitabın adından da anlaşılacağı gibi varoluşçu felsefe akımının ögeleri de romanda yer almaktadır. Romanı okuyan bizler eğer felsefeye biraz daha meraklıysak “Didaktizm de yok mu burada?” sorusunu rahatça sorabiliriz. Sürükleyici olan bu roman, bizlere karakterlerin yapmakta oldukları seçimleri, zorlanmaları, aldatmaları ve ikilemleri göstermekte. Ancak yaşanan bütün olumsuzlukların temeli, Prag’ı işgal eden Ruslardır. Ve romana yer alan “Bir tek yitik anın peşinde koşarak harcadığı yılların sayısına şaştı” satırları hikâyenin kurgusundan farklı olarak insanı tek bir yitik anın açtığı gediklerle yüzleştirmemiş midir?

Ölüm haberi ile çok üzüldüğüm Kundera’yı felsefe ile yakından ilgilenen okurlara tavsiye ederek, romanla aynı ismi taşıyan filmi de Kundera’nın anısına bir kez daha izlemelerini öneririm.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün