Aslında okul ayı eylüldür de, öğretmenseniz eğer; ağustos başında başlarsınız yeni yılı programlamaya… Okuldan ayrılınca iş değişir zannetmiştim ama geçen sene anladım ki ağustos ayı; üniversite hazırlık derslerinin, haftalık ders programını evde ve gidilecek evlerde nasıl planlanacağının, hangi kitapların takip edileceğinin ay’ı… Bir şey değişmiyor yani… Birilerinin hayatına dokunmaya alışmışsanız ne o hayattan ne de ona dokunma ihtiyacından vazgeçebiliyorsunuz… Hatta bu, başlı başına bir zaaf… Hep yeniden başlar üstelik…
Sorarlar mutlaka: “Hiç mi bıkmıyorsun hep aynı şeyleri anlatmaktan?” Bıkmıyorum, öğretmen bıkmaz anlatacaklarından çünkü hep aynı konular gibi görünse de dönem ve sınavlar gereği, soru tipleri farklılaşır, bazıları aynı kalsa da yeni ve kolay çözüm yolları üretilir. En önemlisi de bütün bunlar hep başka çocuklara anlatılır. Hayatı için karar aşamasında olan çocuklara… Onun için; en doğru alan, sorularında kullanacağı en doğru çözüm şekli, en doğru okul seçimi konularında ona bir çeşit yaşam koçluğu da yapmak oluyor lise son sınıftaki bir öğrenciyi üniversiteye hazırlama yolculuğu…
İçinde bulunduğumuz ayda günler kısalmaya, okullar kapılarını yedi hafta önce kapadığı öğretmenlerine açmaya başlar. “Daha yeni başlamıştım dinlenmeye” diyen öğretmenler, okulun ilk kurulunda bir araya geldiklerinde hem okulu çok özlemiş olurlar hem de hiç tatil yapmamışçasına göz ucuyla geride kalan deniz kokan güneşli günleri takip etmeye devam ederler. Bir haftanın sonunda takip de biter. Yıllık ve haftalık programlar, seviyelere göre hazırlanacak tekrar programları, bütün yıl için seçilmiş kitaplardan verilecek ödevlere kadar her ayrıntıyı tek tek düşünürler.
Benim gibi kurumsal çalışmayı bırakmış yalnızca özel olarak çalışmayı seçen öğretmenlerin işi nispeten daha kolaydır. Bizdeki zorluk, öğrenciye verilen ilk özel dersten sonra yıllık programın yalnızca o öğrenciye göre planlanması noktasında büyük dikkat gerektirir. Eksiğin tam olarak hangi alanda olduğunu saptamak ve işe en iyi bilineni en kısa sürede mükemmel hale getirdikten sonra eksik olana, hiç bilinmeyene bakarak öğrenciyi tam doğruya ulaştırmak…
Bütün bunları tek tek düşünerek yapmayı seviyorum. Aynı amaç için çalışan farklı çocukları aynı ana caddeden değil, gidecekleri yere kendilerine göre en uygun olan yoldan yürüterek onlarla yan yana yürümeye devam ediyorum. Muhteşem bir yolculuk bu çünkü yolcu olma halim hiç bitmiyor. Fakat, size bir itirafta bulunayım, bu tür mevzularda her şey, planlaması, takibi ve disiplini dışında çok önemli bir nokta daha var, o da şans faktörü…
Öğrencinin nicelik olarak değil, nitelik olarak çok iş yapması… Ne yaptığının farkında olması neyi yapamadığını iyi bilmesi ama her şeyden önemlisi de hayatta en çok ne istediğini değil, neyi istemediğini çok iyi bilmesi, bunun yanında da şansına az da olsa güvenmesi…
Neden mi?
Mükemmel netler çıkaran, denemelerde beş yanlış yaparak hazırlığa başlayan, bu açığı kısa sürede kapar, dediğim öğrencilerin kendilerini hiçbir şekilde uymayan soru köklerinin art arda gelmesiyle dokuz yanlışla sınavdan çıktığını da gördüm, on bir yanlış yaparken üç yanlışla sınavı geride bırakanı da… Sükunetle ilerleyip sınavdan bütün soruları tam doğru yaparak çıkanı da… Şansın da rolünü görmezden gelmemek lazım. Hoca en çok çalıştığım yerden sordu, sonucunun güzelliği gibidir öğrencinin girdiği en iyi deneme sınavının, asıl sınav olması… Birkaç küçük tavsiye de vereyim; yapılacak en büyük yanlış, bana göre on birinci sınıf öğrencisini butik ya da kitle fark etmez; bir dershaneye göndermek. Bu, dört kişilik sınıf da olsa öğrencinin, on dört kişiyle beraber de ders görse psikolojik olarak aynı günler ve saatlerde aynı yerde olma disiplinine bir sene önce girmesi demektir bence. Çocuk yorulur, bu işleri erken olduğunu düşünerek gereksiz görür ve kısa bir süre sonra nasılsa seneye hallederim diyerek işi yaparım bırakır.
En güzeli, on birinci sınıf öğrencisinin, alanıyla ilgili en iyi ve en geriden gelen iki dersten ders alarak on ikiye hazır hale gelmesini sağlamaktır bence. Bazı konuların işi, bir sene öncesinde tamamen bitmiş olur. Öğrenci son sınıfta hazırlığına; nerede olduğunu, hangi seviyede olduğunu gerçekten bilerek nitelikli biçimde devam eder. Zaman da daha doğru, gerçekçi ve nitelikli bir şekilde planlanmış ve değerlendirilmiş olur.
Ağustos önemlidir bu başlangıçlar için…
Unutmamak gerekir; sınıf geçme sistemi, müfredat programı, sınav içeriği ne olursa olsun, istediği okula; çok en çok neti yapanlar girer, gerçeği hiç değişmedi bu memlekette…