Saatli Maarif Takvimi’ni sıkça kullandığımız tarihlerde, birçok bilginin yanı sıra dönemsel hava durumları ile bilgiler de edinirdik. Kum fırtınası, Kırlangıç Fırtınası gibi bilgiler çocukluğumdan aklımda kalan bazılarıydı.
Aslında takvimden ziyade daha çok ansiklopedi niteliğinde bir başvuru aracıydı. Anadolu’da ‘halk takvimi’ olarak adlandırılır, genelde örf ve inanışlardan yola çıkarak hazırlanırdı.
Artık müdavimi olan bir kesim haricinde eskisi gibi revaçta değil. Yine de her sene yılbaşı yaklaşırken satın aldığım takvim çeşitleri arasında tezgâhta duran Saatli Maarif Takvimi’ne rastlamak hoş bir duygu. Her tür bilgiye anında eriştiğimiz günümüzde, ‘Eyyam-ı Bahur’ sıcaklarının yerküreyi etkileyeceğini görsel medyadan öğrendim. Arapça kökenli bir sözcük olan Eyyam-ı Bahur yaz mevsiminin en sıcak ve boğucu günlerinin habercisidir. Genelde ağustos ayının ilk haftalarında yaşanır. Nedense bu uyarıyı duyduğumda aklıma hemen Saatli Maarif Takvimi geldi. Artık günlük değil, saati saatine öğrendiğimiz hava raporuyla aynı sonuca, söz konusu takvim haftalar öncesinden nasıl ulaşırdı?
Sonuçta Eyyam-ı Bahur’u yaşayarak öğrendik. Bu arada klimaların yoğun kullanımına trafoların dayanamayıp elektriklerin kesilmesi de ayrı bir çeşni.
Leyleklerin gidişine tanık olanlar var. ‘Erken değil mi’ diye düşündüysem de doğa hepimizin önünde gidiyor. Sanırım pek yakında kıyı sahillerinde, ‘Roş Aşana Ada’da mı, şehirde mi kutlanacak?’ sorularıyla ‘pırasa-ıspanak’ muhabbeti başlayacak.
↔↔↔
Yazın gün içinde en çok hangi dolabın kapağını açarsınız? Bizim hanede önünden her geçenin otomatik olarak el attığı buzdolabının kapısıdır. Kısa süre önce buzluk işlevini görürken, alt kısım soğutmuyordu. Raflara ümitsizce baktıktan sonra hemen servisi aradım. Son yıllarda yaptığım en akıllıca alışveriş, değiştirmem gereken beyaz eşyada yerli markaları seçmek oldu. En azından gerektiğinde yedek parça bulmak kolaydı. Öte yanda, tüm Adalar’a aynı elemanlar yollandığından yaz aylarının yoğun talepleri karşısında servis hizmeti zorlaşıyor.
Sanırım bu yüzden daha önce uygulamadıkları bir yönteme giriştiler. ‘ilk yardım’a telefonu açtığımızda temel sorularla başlıyorlar. Buzdolabının soğutmadığını belirttiğimde, ilk soru, ‘Ayar düğmesini yükselttiniz mi?’ ‘Yükselttik’. ‘O zaman kapağın iç lastiklerini sıcak suyla yıkayın, sonra da iki saat süreyle buzdolabını açmayın’ önerisinde bulundular. Dediklerini uyguladık. Ancak iki saatlik süreçte elimizin ne kadar çok dolap kapağına gittiğine gerçekten şaşırdım. İhtiyaç olsun olmasın bazı hareketler refleks haline gelmiş…
Deneme başarılıydı. Buzdolabı soğutuyordu. Kısa günün kârı, servis ücreti de cebimde kaldı. Bu vesileyle sizlere de bir ‘tüyo’ vermiş oldum. En azından çoğu kez karşılaştığımız, “Abla bu eskimiş, yenisini alın” gibi bir cümleyi de duymamazlığa gelebilirsiniz.
↔↔↔
Büyükada, Burgaz, Heybeli ve Kınalı’ya Prens/Prenses Adaları denmesinin bir nedeni Roma ve Bizans döneminde prenslerin buralara sürgün yeri olarak gönderilmesindendir. Tarih tekerrürden ibaret. Ne yazık ki, günümüzde Ada halkı ulaşım yetersizliğinden sürgündeymişçesine evlerinden çıkmazken, dışarıdan gelen günübirlikçiler günün keyfini çıkarıyor.
Beyaz Masa’ya ve diğer mercilere verilen dilekçeler her zamanki gibi yanıtsız kalıyor. Kamu yararına hizmet vermesi gereken yetkililer ise Kumsal sahillerinde gün batımını izlemeye devam ediyor.
Sağlıkla kalın.