Okulların açılmaya hazırlandığı bir dönemde biraz bundan söz etmek yerinde olacaktır. Okula dönmek bazen korkutucu bir deneyim olabilir. Anaokuluna başlayan bir çocuk, bir ilkokul çocuğu, bir lise öğrencisi veya üniversite öğrencisi olsun, yeni bir yıla başlamak endişe verici bir deneyim olabilir.
Bunu ebeveynlerden daha iyi kimse bilemez. Aslında, birçok durumda, ebeveynler çocuktan bile daha endişeli olur. Ebeveynler doğal olarak çocuklarının öğretmenleri ve akranları tarafından nasıl karşılanacağı, okul gününün zorluklarıyla nasıl başa çıkacağı, başarılı olup olmayacağı ve hangi yöne gideceği konusunda doğal bir endişeye sahiptir.
Bu konuda neler yapılabileceğine yakından bakmaya çalışalım: Bugünün karmaşık dünyasında başarılı olmak için çocuklarımızın ve bizim en gerekli özelliğimizin istek ve kararlılık olduğunu görebiliriz. Hayat kolay değildir ve zaman zaman hepimiz engellerle karşılaşabiliriz. Başarılı olabilmek için zorluklarla tökezlesek bile kendimizi toparlayabilmek ve eski gücümüze dönebilmek için sabırlı olmak gerekir. O zaman soru şu olur: Çocuklarımızda istek, kararlılık ve esnekliği nasıl geliştirebiliriz?
İlk temel, başarısızlıktan kurtulma inancının oluşturulması gerekir. Tesadüf müdür değil midir bilinmez ama çocuklarımız her zaman Elul ayı boyunca okula geri döner. Bu ay da yeni bir başlangıç yapmak, başarısızlıkların üstesinden gelmek ve yeni dönemlere hazırlık yapmak için ideal bir zamandır.
Elul ayının öneminin başlangıcı tarihimize dayanır. Moşe Rabenu’nun Sina Dağına ilk çıktığı zamanda geri dönüş konusundaki yanlış hesaplama ‘altın buzağı’ günahı ile neticelenir. Moşe bu günahı affettirmek için Elul ayının başında bir kez daha Sina Dağına çıkar ve kırk gün sonra yani Kipur gününde geri döner. Bugün nesiller boyu bir af günüdür. Kırk günlük bu süreç Yahudilerin Kipur gününe hazırlandıkları bir zamandır. Bu sürede affetmek, affedilmek, dua etmek, tsedaka vermek ve daha birçok iyi edim gündemdedir.
Elul ve Yamim Noraim akla gelebilecek en kötü başarısızlıktan kurtulma, akla gelebilecek en kötü hatayı düzeltme umuduyla ilgilidir. Paramparça olmuş tabletleri binlerce parça halinde yerde görmek ve yeni bir tablet setinin hâlâ kazanılabileceğine güvenmekle ilgilidir. Suçumuzu kabul etmek, hatalarımızdan ders alacağımıza kesin olarak inanmak ve umutsuzluğa kapılmayı reddetmekle ilgilidir.
Bir çocuk başarısız olduğunda, bunun onu tanımladığını varsayar. Akademik olarak mücadele ettiğinde performansı düşükse bunu genele yayar ve etiket gibi üzerine yapıştırır. Hâlbuki başarısızlığın bir etiket değil, başarıya giden yolda sadece bir adım olduğunu, kırılan tabletlerin değiştirilebileceğini, altın buzağı kadar kötü bir hatanın bile üstesinden gelinebileceğini çocuklarımıza öğretmemiz şarttır. Hiçbir sınav ve karnedeki not çocuklarımızı kalıcı olarak tanımlayamaz. Ne kadar yanlış veya eksiklik olursa olsun toparlanıp düzeltilme şansına sahiptir.
Kipur gününün en önemli ibadeti Kohen Gadol’un Kodeş AKodaşim gibi çok kutsal bir yerde bulunarak gerçekleştirdiği ve bunun Musaf duasında okunduğu bölümde yer alır. Kohen Gadol korbanın kanını sekiz kerelik birkaç kez serper. Bunu da hepimizin birlikte söylediği gibi ‘ahat lemala veşeva lemata / bir yukarı sekiz aşağı’ şeklinde yapar. Neden Kohen Gadol bu serpme işini böyle yapmaktadır. Bunun nedeni ne olabilir?
Gemara Masehet Suka’da yetser ara dediğimiz kötü isteklerin yedi farklı ismi olduğunu öğretir. Bu isimlerin, insan kusurlarının çeşitli farklı kategorilerine, hepimizin başına bela olan genel zayıflık türlerine atıfta bulunur. Kohen Gadol tarafından yapılan bir yukarı yedi aşağıya ritüeli bizim ‘göksel’ iyilik gücümüzün ‘yetser ara’nın yedi kuvvetinin tümüne ağır basıp onları alt edebileceği gerçeğini sembolize eder. Bizi aşağı çekmeye çalışan tüm ayartma ve baskılara sebep olan ‘şeva lemata’dan korkmamıza gerek yoktur. Çünkü ‘ahat lemala’ gibi içimizde herhangi bir zayıflığı yenebilecek güçlü bir iyilik gücüne sahibiz.
Bu aynı zamanda Elul ayının verdiği önemli mesajlardan biridir. ‘Ahat lemala veşeva lemata’ ifadesinin ilk harfleri ‘Elul’ sözcüğünü oluşturur. Elul, bu kan serpme ritüelinin temsil ettiği mesajı kendimize hatırlatmanın zamanıdır. Elul, kendimize daha fazlasını yapabileceğimizi, daha iyi olabileceğimizi hatırlattığımız zamandır. Elul, kendimize kontrolün bizde olduğunu ne yapacağımıza ve ne yapmayacağımıza karar verdiğimizi hatırlattığımız zamandır.
Sözünü ettiğimiz temellerden ikincisine burada ulaşıyoruz. Bu da kendimizi kontrol edebileceğimiz, her türlü olumsuz etkiye ve eğilime karşı koyabilme bilincimizdir.
Pek çok çocuk, hayatta özne değil nesne olduklarını ve üzerlerine uygulanan çok çeşitli etkiler karşısında güçsüz olduklarını düşündükleri için çabuk vazgeçer. Onlara düşündüklerinden daha güçlü olduklarını, Tanrı’nın, onları aşağı itebilecek her şeyden daha güçlü bir güçle güçlendirdiğini ebeveynlerin söylemesi gerekir.
Eğer çocuklarımızın dayanıklı, esnek ve başarılı olmalarını istiyorsak, daha iyi olabileceklerini, gelişebileceklerini, değişebileceklerini bilmelerini sağlamalıyız. Belki bugün olduğumuz kişiyiz, ancak yarın kim olacağımız bugünle sınırlı olmak zorunda değildir. İkinci temeli hep anımsamak gerekir; kontrol bizde. Bizi yükseltebilecek ve şu anda olduğumuzdan çok daha fazlası olmamıza yardımcı olabilecek ‘ahat lemala’yı anımsamak gerekir. Tabi ki kafamızda bulunan yedi girişi de ‘şeva lemata’ etkilerini de unutmamak gerekir. Burun, göz, ağız, kulaklar ne girdiğine ve çıktığına dikkat etmemiz gereken yerlerdir.
Her sene Elul ayı başlangıcı civarında Şofetim peraşası okunur. Bu peraşada Moşe her kapıya, girişe yargıçlar ve polisler atanmasının gereğini işaret eder. Bu basitçe yargı ve güvenlik sisteminin kurulması anlamını taşır. Ama daha derin bir düzeyde, Şela Ha Kadoş, Tora’nın bizi ruhlarımıza açılan tüm ‘kapılar’ın yanına ‘yargıçlar’ ve ‘koruyucuları’ yerleştirmeye çağırdığını öğretir. Varlığımıza nelere izin verdiğimizi, gördüğümüzü, işittiğimizi ve yediğimiz şeyi dikkatlice ayırt etmemiz ve içeri alınmaması gerekenleri engellememiz gerekmektedir. Verilmek istenen mesaj, kontrolün bizde olması gerektiğidir.