Ki Tetse peraşası oldukça ilginç ve şaşırtıcı bir mitsva ile başlar. Tora’da en fazla mitsva içeren peraşalardan biri olan Ki Tetse’nin bu mitsvaya yer vermesi oldukça ilgi çekicidir. Mitsva savaşta karşılaşılan ‘çekici bir kadın’ ile ilgili bir prosedürden söz eder. Bir asker esir bir kadın görür ve onu isterse, Tora belirli bir prosedürü takip ettikten sonra onunla evlenmesine izin verir. Asker kadını eve götürür, bir ay boyunca evi için matem tutmasını bekler ve zaman dolduktan sonra hâlâ evlenmek istiyorsa onunla evlenir. Aslında Raşi’ye göre Tora hiç de bu evliliğe razı değildir. Ancak Tora yetser ara dediğimiz olumsuz eğilimin kontrol edilebilmesi için bu seçeneği sunar. Çünkü bu konuda kesin bir yasak bildirmesi durumunda askerler belki de doğru olmayan bir şekilde evlenmek arzusunda olabileceklerdir. Bunu engellemenin yolu da zor ama sonunda evliliği mümkün kılan bir yöntemin uygulanmasından geçmektedir.
Şimdi hayal kurmaya başlayalım. Acaba Tora yenmesi yasak olan yiyecekler için de böyle bir yol sunmakta mıdır? Ya da Tora savaş sırasında ele geçirilen bir kadını arzulayan bir askerin özel durumunda, yasakları çiğnememesi için onunla evlenmesine izin vermeyi gerekli bulmaktadır.
Yirmiyau Peygamber 8/6’da insanları günahlarından dolayı teşuva yapmadıkları için eleştirmektedir. “Kötülüklerinden pişmanlık duyan ‘ben ne yaptım’ diye soran yok. Herkes savaşta doludizgin koşan bir at gibi yoluna devam etmekte.” Cümleye baktığımız zaman insanlar savaşta doludizgin koşan bir ata benzetiliyor. Çok ‘meşgul’ olduğumuzdan sürekli çılgınca bir koşunun içinde yaşamaya devam ediyoruz. Doğru yapıp yapmadığımızı, yanlışlarımızın ne olduğunu düşünmeden o çılgın yaşamı devam ettirmeyi umuyoruz. Günümüz dünyasının döngüsünde düşüncesiz bir şekilde neyi neden yaptığımızı veya yapmadığımızı bilmeden yolumuza devam ediyoruz.
Bunu neden yaptığımızı aslında örneklerimizde defalarca söyledik durduk. Düşünmüyor hatta bunu istemiyoruz. Birçoğumuz Tanrı’ya inanıyoruz ama Kaşer yemek, Şabat gününü korumak nedense bir türlü gündemimizde olmuyor. Eşlerimizi çok seviyoruz ama bazen de onlara olmayacak şekilde kırıcı davranıyor, acı sözlerle kalplerini kırıyoruz. Başkalarına karşı duyarsız, umursamaz davranmaktan vaz geçmiyoruz. Çünkü düşünmüyor hatta bunu hiç istemiyoruz.
Hadi o askere bir daha bakalım. Asker savaş alanında durmadan koşan bir at gibidir. Savaştadır ve düşünmemektedir. Mücadele içinde olan bizler nasıl düşünmüyorsak savaşta olan birinden nasıl düşünmesini umabiliriz? İşte Tora bu evliliği mümkün kılmanın bir yolunu gösterirken düşünmeyen askere bir ay boyunca düşünme imkânı getirmektedir. Bir ay sonra evlenme fikrinde hâlâ ısrarcıysa bu evliliğe izin vermektedir.
Hayatımızın büyük bir kısmında biz de düşünmeden hareket ederiz. Zamanımızı dolduracak bomboş şeyler bulmak konusunda oldukça başarılı olduğumuz bilinen bir gerçektir. ‘Ne yaptım?’ sorusunu kendimize sormaktan korkarız. Çünkü cevabını bildiğimiz bu sorunun birçok alışkanlığımızı değiştirmek zorunda kalacağımız seçeneğini aklımıza bile getirmekten kaçarız.
Elul ayı durup düşünmenin, düşüncesiz olmaktan daha düşünmeye yönelik bir zaman dilimine geçme fırsatıdır. Bu, biraz durmak suretiyle, çılgınca yarışımızı durdurma, dörtnala koşmayı bırakma ve ciddi ve dürüstçe kendimize hesap sorma, neyi farklı yapmamız gerektiğini görebilme zamanıdır. ‘Düşünmeden’ yaşamayı bırakmak ve bunun yerine düşünceli olmak, doğru kararlar almak ve doğru şekilde davranmak için bu ayın tüm avantajlarından yararlanmayı bilmek hedefimiz olmalıdır.