Geleceğe hasret duyar mısınız bazan? Yapacaklarınıza özlem? Yani yaşamınızda varken artık olmayacaklara, olamayacaklara? Tıpkı geçmişimize duyduğumuz gibi? Hasret darken nostaljiyi kast ediyorum. Uzun uzun kış sohbetlerinizde sımsıcak bir anı gibi sarmalar mı geçmişle ilgili hikayelerinizi paylaşmak size?
Hasret genelde geçmişle ilgilidir. Bir şeye olduğundan daha çok bir ruh haline özlemdir. Mutlulukla ilgilidir, ama bir miktar hüzün de içerir. Daha çok yalnız hissettiğimiz ve yeni araştırmaların söylediğine göre üşüdüğümüz zaman hatırlarız geçmişin sıcaklığını, bütünlüğünü, güzelliğini. Bir çeşit ana uyumlanamamış olmanın getirdiği uyumlanma mekanizmasıdır hasret. Çünkü geçmiş sadece geçmiş değildir. Bir çeşit sürgündür insana geçmiş. Geçmişten bugüne sürülür insan. Ve geçmişe dair özlediği hangi duygu varsa hasret olarak taşınır bugününe.
Son zamanlarda okuduğum bazı kaynaklar insanların sadece geçmişe değil, geleceğe yönelik nostaljik duygular da yaşayabileceğini dile getiriyor. Geleceğe yönelik bu nostalji iki farklı duygu hali olarak açığa çıkıyor: beklenen gelecek nostaljisi ya da önden yaşanan gelecek nostaljisi…
Beklenen gelecek nostaljisi yaşadığınız ve içinizi ısıtan dönemin sonsuza kadar sürmeyeceğini ve gelecekte tam da bu sebepten dolayı eksik ya da yalnız -dolayısıyla da- nostaljik hissedeceğinizi bilmek olarak ifade buluyor. Küçük çocuklarınız olduğunu varsayalım. Çocuklar büyüyecek, evden uzaklaşacak… Birlikte oynadığınız oyunlar bitecek. Sevgilinizle cicim ayları bitecek sevgi dolu ama daha sıradan bir hal alacak. Tatil bitecek. Ve siz bugünleri özleyeceksiniz. Buna beklenen gelecek nostaljisi diyorlar. Beklenen gelecek nostaljisi bizleri iki şekilde etkileyebiliyor. Zamanın bize kaybettireceklerinin endişesine gömülüp günü yaşamamıza engel olabildiği gibi, günün getirdiği güzelliklerin keyfine daha farkında bir bilinçle varabilmeyi de seçebiliyoruz.
Diğer taraftan şu an halihazırda çocuklarınızla dolu dolu yaşarken, tatiliniz sürerken bunun biteceği düşüncesiyle gelecekteki yalnız kalmışlığınızı, uyumlanmama halinizi ve bugünü özleme halinizi şimdiden yaşamak da mümkün. Yaşadığınız anın bir gün son bulacağının bilinciyle, şimdi şu anda tam da eksikliğini hissedeceğinizi düşündüğünüz şeyi yaşarken nostaljik olmak ve yaşamakta olduğunuz halin hasretini çekmek de mümkün. Buna önden yaşanan gelecek nostaljisi deniyor. Bir örnekle basitleştirmeye çalışayım. O sımsıcak süt kokusunun yakında bir hayal olacağı bilgisiyle tam da bebeğinizi kucaklamış, onu öpüp koklarken hasret dolmak. Böyle bir hasret üzgün hissetmemize neden olabilir. Uzun mesafeli ilişkilerde sevdiğinizle bir aradayken yakında gideceğini ve ondan uzak kalacağınızı bildiğiniz için şimdi bir aradayken hasret duygularını yaşamak sizi üzebilir. Kimimizin evladı uzak ülkelerde yaşıyor. Evlatlarımız yaz tatili nedeniyle şimdi yanı başımızdayken, yakında herkesin kendi hayatlarına döneceklerinin bilgisiyle -mesela bayram sofralarımızda- bir arada olamayacağımıza dair şimdi şu anda duyduğumuz hasret. Anın güzelliği ile bütünleşip içinde erimek dururken, gelecekte kaybedeceklerimizin endişesiyle anın tadını çıkaramamak.
Oysa anda her şey var. Bebeğimiz hala kucağımızda. Bir gün büyüyeceğinin endişesine kapılmak yerine onu hala derin derin koklayıp kokusunu içimize çekmenin keyfini yaşayabiliriz. Sevdiğimiz, evladımız şu an yan başımızda. Yarın herkesin kendi yoluna akacağının endişesine kapılmak yerine şu anı paylaşmanın tadına doyabiliriz.
Seçim sizin. Ben seçimimi anın farkına varmaktan yana yapıyorum.
Sonuçta dün geçti gitti. Yarın daha gelmedi. Ama bugün, şu an… Yaşadığımız tek an.