Dünyadaki ‘gidişatın’ iyi mi kötü mü olduğu sorulduğunda, verilen yanıtların ne kadar yanlış ve ‘taraflı’ olduğundan yakınan bir kitaptan söz etmek istiyorum.
Kitabın adı: Gerçekçilik.
Dünya hakkında yanılmamızın on nedeni ve neden her şey sandığınızdan iyi…
Yazarı: İsveçli uluslararası sağlık profesörü Hans Rosling.
Kitap, okuyucuya önce bir test yapıyor. Soruları şunlar:
Düşük gelirli ülkelerde kız çocukların yüzde kaçı ilkokul mezunudur?
A) %20 B) %40 C) %60
Dünya nüfusunun çoğunluğu nerede yaşar?
A) Yüksek gelirli ülkelerde B) Düşük gelirli ülkelerde C) Orta gelirli ülkelerde.
Son 20 yılda, aşırı fakirlik içinde yaşayan dünya nüfusunda değişim ne yönde oldu?
A) 2 katı oldu B) Aynı kaldı C) Yarılandı
Dünyadaki insanların hayat beklentisi kaç yıldır?
A) 50 yıl B) 60 yıl C) 70 yıl
BM’ye göre, dünyadaki çocuk sayısı 2 milyar… 2100 yılında kaç olacak?
A) 4 milyar B) 3 milyar C) 2 milyar
BM, 2100 yılında dünya nüfusunun 4 milyar artacağını tahmin ediyor. Nedeni ne olabilir?
A) Çocuk nüfusunda artış B) Yetişkin nüfusunda artış C) Yaşlı nüfusunda artış
Son yüzyılda, doğal afetlerde ölenlerin sayısı nasıl değişti?
A) İki misline katlandı B) Değişmedi C) Yarıya düştü
Dünyada 1 yaşındaki çocukların yüzde kaçı hastalığa karşı aşılanmıştır?
A) Yüzde 20 B) %50 C) %80
1996’da kaplanlar, pandalar ve siyah gergedanların nesli tükenmek üzereydi. Bu üçünden kaçı hala tehlikededir?
A) İkisi B) Biri C) Hiçbiri
(Doğru yanıtlar: C şıkları)
Eğer soruların çoğuna yanlış yanıt verdiyseniz, merak etmeyin, iyi bir grup içindesiniz… Yanıtları bilemeyenler içinde, üniversite profesörleri, seçkin bilim insanları, ünlü gazeteci ve aktivistler var.
En cahilce yanıtların Nobel Ödüllü insanlardan gelmiş olması, meselenin bir zeka meselesi olmadığını düşündürüyor…
İnsanların çoğunun dünya hakkındaki fikri yanlış… sistematik olarak yanlış… yani yanlışlar hep aynı yönde… İnsanlar dünyayı olduğundan kötü görmeye eğilimli.
Yazara göre, bir yöntem bulunup da aynı test hayvanat bahçesindeki şempanzelere yapılsa, Nobel Ödüllü ‘uzmanlardan’ iyi performans gösterecekler…
İnsanların zihinlerinde bilgi eksik değil, yanlış… Batılı aydının gözünde, işler kötü; daha da kötüye gidecekmiş gibi görünüyor. ‘Birileri’, ‘bir şeyleri’ derhal yapmazsa, zenginler daha zengin, fakirler daha fakir olacak… Kaynaklar iyice tükenecek.
Bu görüş hem yanlış hem de gereksiz yere stres yaratıcı… Dünya, mükemmel olmaktan uzak… ama düşündüğümüzden daha iyi durumda. Sürekli olarak kaygı duymamız, yaklaşan tehditlere odaklanmamızı engelliyor.
Dünyayı, olduğundan ‘daha dramatik’ görme eğilimimizi kontrol etmezsek, alacağımız tedbirlerle dünyayı daha berbat hale getireceğiz.
Yazara göre, insanların bilgi körlüğüne neden olan, bazı içgüdüleri… Mesela:
1- Dünyayı iki kutuplu görme içgüdüsü
İçgüdülerimiz, dünyayı gelişmişler ve gelişmekte olanlar, zenginler ve fakirler, kahramanlar ve ‘kötüler’, bizimkiler ve ötekiler olarak ikiye bölmemize neden oluyor.
Gazeteler, iyi bir hayata ulaşmaya çabalayan insanların öykülerini anlatmaktansa, aşırı fakirlerle milyarderlerin yer aldığı hikayeleri yazmayı yeğliyorlar.
2- Dünyanın kötüye gittiğini düşünme içgüdüsü
Dünyadaki 30 ülke, “Dünya iyiye mi, kötüye mi gidiyor? Yoksa aşağı-yukarı aynı mı kalıyor?” sorusunu, dünyanın kötüye gitmekte olduğu şeklinde yanıtladı.
Gazetelerin, önemsiz bulduğu için yazmaya gerek duymadığı milyarlarca olumlu gelişme oluyor dünyada… “Bugün savaş olmadı” demenin, haber değeri yok…
Oysa, ufak-ufak gelişmeler, insanlığın sessiz mucizesini oluşturuyor:
Aşırı fakirlik, Hindistan’da yüzde 42’den yüzde 12’ye, Çin’de yüzde 0,7’ye düştü.
İnsanlığın yaşam beklentisi, 30 iken 72 yıl oldu.
Kölelik, 195 ülkenin193’ünde yasalarla korunurken bugün sadece üçünde yasal.
Savaşta ölenlerin sayısı, yüz binde 201’den yüz binde 1’e düştü.
Ölüm cezası uygulayan ülke sayısı, 1863’de 193’tü, bugün 89.
Doğal afetlerden ölenlerin sayısı 1930’da 971 iken, bugün 72.
Nükleer başlıklı silah sayısı 1986’da 64’tü, bugün 15.
Doğa korunmaya başlandı; kadınlar oy hakkı kazandı; 1970’de insanların yarısı okumasını bilmiyordu… Bugün yüzde 86’sı okur-yazar.
Dünyada gerçekleşen ‘kötü şeyler’ azalırken, ‘iyi şeylerin’ sayısı arttı.
Adam Smith’ten beri değişen bir şey yok; aklımız dünyayı düzeltmeye kafi… Yeter ki, devlet ve uzmanlar ‘gölge etmesin’.