Dünya ekonomik devi Çin, uzun yıllardır fabrikalara, gökdelenlere ve yollara yatırım yaparak ekonomisini güçlendirmiş; bu yaklaşım, Çin’i yoksulluktan kurtarmış ve küresel bir güç haline getirmişti. Ancak yaklaşık 40 yıl sonra bu büyüme modelinde çatlaklar oluştu. Şu anda, Çin’in bazı bölgeleri az kullanılan köprüler ve havalimanlarıyla dolu... Milyonlarca daire boş ve yeni sahiplerini bekliyor. Yatırım getirisi keskin bir şekilde azaldı. Üstelik birkaç yıldır devam eden pandeminin ardından, Çin’in ekonomik toparlanması beklenildiği gibi hızlı olmadı. Dünyanın geri kalanı çoğunlukla enflasyonist baskılarla uğraşırken, birçok ekonomist Çin’in tersine bir durum olan yani deflasyonla mücadele ettiğini belirtiyor.
Deflasyon nedir? Basitçe söylemek gerekirse, Çinli tüketiciler daha az harcıyor ve bu da fiyatlar üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturuyor. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan yeni veriler, temmuz ayında tüketici fiyatlarının bir önceki yıla göre % 0,3 düştüğünü gösteriyor.
Peki düşük fiyatlar iyi bir şey değil mi? Pek değil. Düşen fiyatlar, Çinli tüketicilerin daha fazla ürünü daha ucuza satın aldığı anlamına gelmiyor. Aslında birçok ekonomist, deflasyonun genellikle ekonominin durumu hakkında derin endişelere yol açtığını ve tüketicilerin daha fazla tasarruf yapmak için harcamalarını kısmasına neden olduğunu söylüyor. Deflasyon, şirketlerin karlarını yiyerek kemer sıkmalarına ve iş kayıplarına yol açabiliyor. Bu arada Çin'deki genç işsizlik yeni bir rekora ulaştığı için yetkililer genç işsizlik oranlarını takip etmeyi durdurduklarını açıkladılar. İş gücüne katılan genç Çinliler için işlerin ne kadar kötüye gittiğinin bir göstergesi olarak, yakın zamanda bir üniversite rektörü, mezun olan Çinli öğrencilere hangi işleri kabul edecekleri konusunda seçici olmamalarını tavsiye etti.
Çin bu sorunla neden şimdi karşılaşıyor? Küresel COVID-19 karantinaları ve evden çalışma politikaları, dünyanın fabrikası olarak adlandırılan Çin için ilk başlarda harika bir haber gibi görünüyordu. Ancak COVID-19, Çin’i de tehdit etmeye başladıkça ve aynı zamanda Amerikan ve Avrupalı tüketici trendleri hızla geliştikçe, Çin, şişirilmiş-verimsiz bir imalat sektörü ve fazla miktarda envanterle baş başa kaldı. Umut, yerel talebin bunu telafi etmesi ve bu stokların içeride eritilmesiydi. Ancak beklenen gerçekleşmedi.
Tüketici davranışını etkileyen kilit konulardan biri, emlak sektöründeki sıkıntılar. Konut satışları, pandeminin ilk günlerinden beri baskı altındaydı. 2021'in sonlarında emlak devi Evergrande'nin iflas etmesi, hem inşaat firmalarını hem de alıcıları korkuttu. Bu nedenle şirketler, projeleri finanse etmek için kredi alamadı ve birçoğu borçlarını ödeyemez hale geldi. Ayrıca birçok proje de yarım bırakıldı. Şu anda da ülkenin ikinci büyük inşaat şirketi çok zor günler geçiriyor. Demografik değişimlerin (Çinliler yeterince bebek yapmıyor!) bir sonucu olarak birçok şehirde ev arzının fazla olması da ev fiyatları üzerinde aşağı yönlü bir baskı oluşturuyor.
Devlet bu konuda ne yapıyor? Çin Halk Bankası, büyümeyi canlandırmak amacıyla haziran ve ağustos aylarında faiz oranlarını indirdi ve aynı zamanda harcamaları ve tüketici güvenini artırmaya yardımcı olmak için küçük teşvik paketleri yayınladı. Özetle, halkın kolay borçlanmasını sağlayarak iç tüketimi arttırmak için çaba harcıyorlar. Ayrıca, yabancı firma çalışanlarının vize ve oturma izni başvurularını da kolaylaştırdılar. Bu arada, Çin Komünist Partisi korku kültüründen yararlanıyor ve ülke içindeki ekonomistler ve gazetecileri, olumsuz ekonomik eğilimler konusunda sessiz kalmaları konusunda uyarıyor.
Dünya izliyor. Çin’deki deflasyon, küresel bir durgunluğa yol açabilir. Çin, dünyanın en büyük gıda ve enerji ithalatçısıdır ve bu ülkedeki azalan talep, Çin’e güvenerek üretim yapan birçok ülke için kötü bir haber anlamına gelir. Örneğin, Avustralya ve Brezilya gibi emtia ihraç eden ülkeler Çin'in altyapısındaki çöküşe ve iç tüketimdeki azalışa karşı özellikle hassasken, Tayvan ve Güney Kore gibi teknoloji ihraç eden ülkeler ise Çin'in perakende ve imalat daralmasının etkilerini yoğun bir şekilde hissetmekteler. Bu yavaşlama, kimya devleri DuPont ve Dow'dan Caterpillar gibi ağır ekipman tedarikçilerine kadar çeşitli şirketlerde kar azalmasına neden oluyor.
Çin’deki deflasyonunun potansiyel bir etkisi de, gelişmiş ülkelerde artan korumacılığa yol açabilir olması. Birçok ülke, kendi ekonomilerini Çin’deki deflasyonun etkilerinden korumak amacıyla Çin mallarına tarifeler uygulama yolunu seçebilirler. Bu da küresel ekonomiye daha fazla zarar verebilecek bir ticaret savaşına yol açabilir.
Deflasyon Çin'de siyasi istikrarsızlığa yol açabilir. Çinliler, hükümetin ekonomiyi düzeltememesi nedeniyle toplumsal huzursuzluğa sürüklenebilirler. Bu durum, sonunda hükümeti ve partiyi istikrarsızlaştırabilecek protestolara ve gösterilere neden olabilir. Bu noktada parti yönetimi daha sert önlemler almaktan çekinmeyebilir. Aynı zamanda Başkan Xi Jinping, halkın dikkatini özellikle Tayvan gibi daha milliyetçi temalı konulara kaydırabilir ve tabi ki anti Amerikan söylemlerini artırabilir. Yaratacağı düşmanlık sayesinde uzun yıllar boyunca iktidarda kalma şansı elde edebilir.
ABD Başkanı Biden, Çin'in yüksek işsizlik oranı ve yaşlanan iş gücüyle mücadelesinin ülkeyi dünya ekonomisinin kalbinde bir ‘saatli bomba’ haline getirdiğini ifade etti. Bir bağış toplama etkinliğinde, "Kötü insanlar, sorunları olduğunda kötü şeyler yaparlar" şeklinde konuştu. Amerika pusuya yatmış bekliyor. Olası bir ekonomik sorun kısa vadede tüm dünyayı etkilese de özellikle Çin, ABD ile rekabet konusunda büyük ölçüde geriye düşebilir. Bu durumda ABD, derin bir nefes alarak liderliğini uzun yıllar sürdürebilmek için her alanda hızlanmak durumunda kalacak.