Yaşı ilerlemiş kimi insanların evde giysilerinin üstüne niye yelek giydikleri bir türlü anlamazdım. Neden ille de yelek? Yaz sıcağından sonra akşam saatlerinde çıkan rüzgârla havalar serinlemeye başladı. Yine de geceleri balkonda oturmak keyifli. Ada benim için hep balkon ve bahçe ile bir bütündür.
Henüz üstümüze bir kazak giyme ihtiyacı hissetmedik. Bir süre sonra sabahları sırtım tutuk vaziyette uyanmaya başladım. Arkadaşlarımın ne zamandır ‘pilates yap, kasların çalışsın’ uyarılarını anımsadım. ‘Muhtemelen hareketsizliktendir’ diye avundum. Bir adım ötesi bile aklıma gelmedi.
↔↔↔
Kısa süre önce Anadolu Kulübünde beş kadın sanatçının katıldığı, ‘Gelenekten Geleceğe Keçe Sanatı’ sergisi açıldı. Stantlarda tasarım objeleri, panolar ve tekstil ürünleri yer almıştı. Her biri el emeği, özgün parçalar… Bir kenarda keçenin özelliklerini anlatan broşürlerde yüzde yüz doğal malzeme, geri dönüşüme uygun, termal özelliğe sahip kimyasal içermediği için sağlıklı ve su itici olduğu belirtilmişti. Sergideki parçalar ipek, pamuklu, yün ile harmanlanarak geleneksel keçeleme yöntemi ile yapılmıştı. Birden gözüm askıda duran gri renkli bir parçaya gitti. Yaklaştım, bir yelekti. Muhteşem dokusu, siyah biyeleriyle çok şıktı. Hemen denedim. Kendimi içinde çok rahat hissediyordum. Ardından aynaya baktım, bir beden büyüktü. İyi ki de büyükmüş. Aniden kimi yaşlıların neden yelek giydiğini kavradım Doğal malzemeden de olsa, hafif dokusuyla sıcak da tutsa adı ‘yelek’ti. Ve sırtım tutuk uyansam bile henüz yelek giymeye hazır değilim. Belki yakında ama şimdi değil…
↔↔↔
Mevsim geçişleri biraz da toparlanma zamanıdır. Dolaplar düzeltilir; eskiler, yeniler, verilecekler ayrılır. Bu işlem evin her bölümü için geçerlidir. En çok zorlandığım ise aylar boyunca biriken kâğıtlardır. Görsel hafızam olduğu için yapmam veya hatırlamam gerekenleri elime geçen ilk kâğıda yazar, bir kenarda tutarım. Biriktikçe birikirler.
Marie Kondo düzenleme konusunda bir nebze de olsa işlerimi kolaylaştırdı. Kondo düzenleme, organize etmek konusunda bir guru. Kitapları tüm dünyada, ‘best seller’lar arasına girdi. Henüz 35 yaşında olan Japon yazar Time Dergisinin ‘En Etkili 100 İnsan’ listesinde yer aldı. KonMari yöntemi, ‘hayatı sadeleştirmek için derle, topla, rahatla’ odaklıdır. ‘Toplamak’tan ziyade, doğru düzenleme ipuçlarından fazlasıyla yararlandım. Öte yanda, ‘sadeleşme’ çabasıyla biriken kâğıtların çoğunu yırtıp attım. Rahatladım.
↔↔↔
Üstünde yazı olan herhangi bir kâğıdı çöpe atmadan önce küçük parçalar halinde yırtıp atmak 1890’larda yaşanan Dreyfus Olayına dayanır.
Çoğumuzun bildiği üzere Yüzbaşı Alfred Dreyfus haksız yere casuslukla itham edildi. Yahudi Yüzbaşı Fransız silahlarının yeni teknik özelliklerini Almanlara bildirmekle suçlanır. Düzmece bir mahkeme kurulur. Rütbeleri sökülür ve mahkûm olur. Dreyfus Olayı Paris’teki Alman Elçiliğinde hizmetçi olarak çalışan Fransız Gizli Servisine bağlı bir kadının çöp sepetinde bulduğu imzasız mektubu merkeze göndermesiyle başlar. Mektup yüzbaşının aleyhine delil olarak kullanılır. Mahkûmiyetinden dört yıl sonra ünlü yazar Emile Zola’nın L’Aurore gazetesinin ilk sayfasını kaplayan ‘J’accuse!/İtham Ediyorum!’ makalesi yayınlanır. Zola, yüzbaşının masumiyetini savunuyor, genelkurmayla yargıçları suçluyor ve yeniden yargılanmasını istiyordu. Sonuçta Alfred Dreyfus’un suçsuzluğu kanıtlanır. Ordudaki görevine geri döner.
O dönemde Fransa’da Dreyfus Olayı ve güçlenen antisemitizm bilinen bir gerçekse, rivayet veya değil çöp kutusuna atılacak kağıtlar önceden parçalara ayrılır.
Şana Tova.
Sağlıkla kalın.