Roş Aşana (Yahudi Yeni Yılı) ile on gün sonra gelen Kipur (Kefaret Günü) bir kutlama ardından oruç tutulan zaman dilimi değildir. Yıl boyunca bilerek veya bilmeyerek işlenen suçların/günahların tek bir gün dua ederek affedildiği gün de değildir. Bir tefekkür dönemidir. Aynı anda hem insanlığın hem de halkımızın bir parçası olduğumuz gerçeğini hissettiğimiz, insanlığın geri kalanıyla birlikte dünyayı daha iyi hale getirme çabasıdır.
↔↔↔
Yahudiliğin kültür ve tarih açısından değerlendirildiği, geleneklerin sürdürüldüğü bir ailede büyüdüm. Sinagoga düğün, cenaze, Bar-Mitzva (Bat-Mitzva’nın varlığından habersizdim) için gidilirdi. Bayramlardan Roş Aşana, Kipur, Purim, Pesah ve Teşa BeAv önemliydi. Çocuk yaşımda bayram geniş ailenin masa etrafında ilk gece halamlarda, ikinci gece annemlerde kutlandığı özel günlerdi. Pesah’ta Agada İbranice ve Judeo Espanyol dilinde okunur, söylenenleri anlamaz, biraz kıkırdar, biraz sıkılır, çokça ‘şşşttt’ uyarısı alırdık.
İbadethaneye gitmese de babam Kipur ve Teşa BeAv’da oruç tutmanın yanısıra dua kitabıyla odasına çekilir, ilk yıldız çıkana kadar orda kalırdı. Bu süreçte evi bir sessizlik kaplardı. Sanırım, saygıdan öte, hüşuydu hissedilen. Çevremdeki aileler de üç aşağı beş yukarı benzer bir yaşam sürerdi. Vurgu dini kimlik değil, yapılması gerekenlerdi.
Evde dinle ilgili ‘yasak’lar dile getirilmediyse de, ‘sessiz’ yaptırımlar hep vardı.
↔↔↔
İlkokul yıllarında sınıftaki çocukların hepsi aynıydı bana göre. Sadece öğretmenler bazılarımızın ismini telaffuz etmekte zorlanıyor, her ayağa kalkışımızda doğru harflerin yanyana gelmesi için bekliyor, zaman zaman huzursuz oluyordum. Nedenini idrak etmemekle birlikte, bazılarımızın ‘farklı’ olduğunu algılamıştım.
Orta/lise dönemlerinde sınıftaki tek gayrimüslimdim. Bir gün dahi bir farklılık hissetmedim. Dini bayramlarda izinli sayıldığımız söylenir, iyi temennilerde bulunulurdu.
↔↔↔
Evlenip çocuk sahibi olduğumda eğitim şekli değişmiş, çocuklara ‘ne, neden, niye’nin daha rahat konuşulduğu, psikoloğa danışmanın ‘olmazsa olmazlar’ arasına girdiği bir dönem başlamıştı.
Birşeyi bilmediğiniz zaman eksikliğini de duymazsınız. Oğlum on üç yaşına geldiğinde evde Bar-mitzva hazırlık dersleri başlamıştı. Dualar ezberletiliyor, daha yüksek sesle söylemesi isteniyor, peraşanın açıklamasını bilmeden papağan gibi tekrarlıyordu. Cumartesi sabahı okuması için verilen hazır ‘nutuk’un içeriği de hiç içime sinmiyordu.
Ne biliyordum ki, ne öğretecektim?
Kısa süre içinde temel bilgileri edinmeye ve öğretmeye çalıştım. En azından Teva’ya çıktığında söylediklerinin anlamını bilecekti. ‘Sevgili anneciğim, sevgili babacağım’la başlayıp ‘söz veriyorum’la biten klişe nutuklar yerine bir yenisini yazdım. O güne kadar benzer bir durum yaşanmadığından hazırladığım metin Hahambaşılık tarafından onaylandıktan sonra okunmasına izin verildi.
Yazdıklarımın çok uzun seneler önce yaşandığını vurgulamalıyım. Bar-Mitzva olayı benim için bir dönüm noktası oldu. Daha fazlasını öğrenmeye başladım. Her yıl bildiklerime yenisini katmak için çaba gösterdim. Böylelikle bir basamak daha ilerlediğimi anlarım.
↔↔↔
Günahlardan arınma ve iyi yazgılar temennisi Kipur’dan kırk gün önce, Tanrı’nın affını getiren pişmanlık duaları -Selihot- ile başlar. Musa Sina Dağı’nda kendisine verilen 10 Emir’i aldığında halkın Altın Buzağı’ya taptığını görür, tabletleri üzerlerine atıp kırar. 40 gün 40 gece inzivaya çekilir. Tefekkür döneminin ardından ikinci On Emir tabletleri ile geri gelir. 40 af dönemi o süreci simgeler.
Kipur’da sinagoga özellikle kişiyi Teşuva’ya -tövbe, dua ve hayır yapma- yönlendiren Şofar sesini duymak için giderim.
On Emir’in tümünü uygulayabilenler olduğunu düşünmüyorum. Yine de her Kipur’da On Emir’i tekrar gözden geçirir, neyi, nerde, nasıl iyileştirebileceğim düşünürüm. İçten gelen bu tekrarın gün boyu dua etmek kadar önemli olduğuna inanıyorum.
Hatima Tova.
Sağlıkla kalın.