Yapay zeka, basit bir ifadeyle, insan zekasını bir üst kademeye taşıyor. Bu sayede, insanlık için faydalı olacak, bugünden hayal edilmesi imkânsız olan bilimsel ilerlemeleri kısa zamanda gerçekleştirmek mümkün olacak. Çünkü yapay zekâ hiper-evrimsel bir niteliğe sahip. Yapay zekâ modellerini eğitmek için kullanılan hesaplama hızı, son on yılda her yıl on kat arttı. Eskiden haftalar süren işlemler artık saniyeler içinde gerçekleşiyor. Faydaları ortaya çıktıkça, daha ucuz ve yaygın hale gelecek olan yapay zekâ sistemleri, yakın bir gelecekte minimum insan gözetimiyle yarı özerk şekilde çalışacak ve kendini sürekli geliştirebilecek.
Faydalarının yanı sıra, yapay zekâ hayatlarımızı kalıcı ve geri döndürülemez şekillerde alt üst edebilir. Benzeri görülmemiş sosyal, ekonomik, politik ve jeopolitik bozulmalara neden olabilir. Son zamanlarda zararlı ve yanlış bilgileri üreterek ve yayarak toplumsal güveni ve demokrasiyi aşındırmak için kullanılmaya başlandı bile. Daha ileri aşamalarında gözetleme, etkileme, kandırma ve boyun eğdirme algoritmalarını kullanarak bireysel ve kolektif özgürlüğe zarar verebilir. Uzun vadede yapay zeka, milyonlarca insanı işlerinden edebilir ve mevcut ekonomik eşitsizlikleri daha da kötüleştirebilir. Aynı zamanda ileri düzeyde kutuplaşmış toplumlar yaratabilir ve kontrol edilemeyen askeri gerginlikleri tetikleyebilir. Yapay zekâ, küresel ekonomide kazananları ve kaybedenleri belirleyebilir. İnsanın yapay zekayı kontrol edemediği ortamda, Yuval Noah Harari’nin dediği gibi ‘insanlık tarihinin sonu’ gelebilir.
Soğuk Savaş döneminde, büyük güçler tarafından nükleer silahsızlanma dönemine adım atılmış olsa da bu iş birliği sonunda bozuldu ve belki de dünya, şu anda sonu belli olmayan bir nükleer savaş ortamına sürükleniyor. Yapay zekâ da aslında yeni nesil yok edici bir silah gibi. Dünyanın iki süper gücü ABD ve Çin açısından bakıldığında, yapay zekanın yaratacağı risklere karşı beraber önlem almak yerine bu konuda rekabet etmek onlara daha anlamlı geliyor. Öne geçen, liderliği kesinlikle ele geçiriyor. Geçen aylarda Elon Musk, yapay zekâ teknolojilerini geliştirmeye altı ay ara verip kuralları belirleyelim dediğinde ilgi görmedi. Neden mi? Çünkü ABD’deki şirketler, geliştirmeye altı ay ara verince Çinli şirketlerin öne geçmesinden korktular. Her iki ülke de şu anda ilerlemesi karşı konulamaz teşviklerle bu teknolojiyi destekliyorlar. Yapay zekâ, rekabet edebilecek kaynaklara sahip her devletin ve şirketin stratejik bir hedefi haline geldi artık.
Bugün dünya jeopolitik açıdan gergin günler yaşıyor. Bir taraftan Ukrayna savaşı çerçevesinde paydaşlar doğrudan veya dolaylı olarak canlı bir savaş sahnesi içindeler. Diğer taraftan ise, iki süper güç olan ABD ve Çin arasında Soğuk Savaş dönemi benzeri bir durum yaşanıyor. Herkesin gözü önünde, BRICS oluşumu Batı’nın gücünü dağıtmak amacıyla G7 topluluğuna karşı bir yapılanma içerisinde. Ancak şu anki durum ne olursa olsun, küresel ölçekte düzenlenmiş finansal piyasalar çalışmaya devam ediyor. Devletler ve kurumlar, ekonomik krizlerin etkilerini çok iyi bildikleri için finansal piyasaların bağımsız bir şekilde devam etmesi için ellerinden geleni yapıyor. Bir duraklama veya ekonomik kriz durumunda, yerel ve küresel kurumlar hızla kararlar alıp harekete geçiyor.
Finansal piyasalar olası gerginliklere karşı küresel kapsamda korunmuş durumda. Peki yapay zekâ algoritmalarının neden olabileceği jeopolitik kaos, sosyolojik çöküntüler ve politik depresyonlara karşı şirketleri, devletleri ve elbette insanlığı kim koruyacak? Maalesef bu görevi üstlenebilecek kurumlar ne devletlerin kendi içinde ne de küresel arenada şu an mevcut değil. Dünyanın önde gelen devletleri yapay zekayı kontrol altına alma eğiliminde olsa bile bunu başarmanın garantisi yok. Yapay zekâ teknolojisi şu anda özel sektör tarafından sahiplenilmiş durumda. Halihazırda yapay zekayı kontrol eden bir avuç büyük teknoloji şirketi, aslında insanlığın geleceğini tasarlama noktasına geldi. Yapay zekanın geleceği büyük ölçüde hükümetler tarafından değil, kendi kendini düzenleme konusunda çok istekli olmayan özel şirketler ve bireysel teknoloji uzmanları tarafından belirlenecek gibi görünse de henüz geç kalınmadı.
Yapay zekanın distopya haline gelmesini önlemek için, gelişimini ve kullanımını sorumlu ve etik bir şekilde yönetmek çok önemli. Öncelikle bu teknolojinin küresel istikrara ve insanlığın varlığına yönelik tehditlerini tanımlayacak ve ayrıca bunlara karşı sorumluluk taşıyacak kurumlara ihtiyaç var. Bu amaçla, devlet yönetimleri, şirketler, üniversiteler ve sivil toplum örgütleri birlikte çalışmalı ve geliştirilen teknolojileri piyasaya sürülmeden evvel denetleme yetkisine sahip olmalılar. Belirlenen kurallara aykırılık tespit edildiğinde onay vermemeliler. Uygulanacak kurallar kesinlikle yargı sistemi ile uyumlu olmalı. Düzenlemelerden sorumlu kurumlar, ulusal ve uluslararası düzeyde yapılanmalı, teknolojinin insanlığa sağladığı faydaları en üst düzeye çıkarmayı ve olumsuz etkilerini en aza indirmeyi hedeflemeli.
Yapay zekâ, insanlığın daha iyi bir yöne doğru gitmesine büyük katkı sağlayabilir. Bunun için insanlar ve makinelerin, düzenlemeler çerçevesinde birlikte çalışması gerekecek. Ancak unutulmaması gereken önemli bir konu var: Aşırı düzenleme, yeniliği öldürebilir. Diğer taraftan düzenleme eksikliği de geri döndürülemez zararlara yol açabilir. Bu dengeyi bulmak kolay olmayacak.