- Şirketimizde yürekten Atatürkçü ve Atatürk milliyetçisi arkadaşlarımız var.
- İşgalci kuvvetlerin kullandığı lokasyonlar ağırlıklı gözüküyor, buralar nasıl anlatılıyor?
- Atatürk bu turda hangi lokasyonlarda, ne kadar vurgulanıyor? Biraz bilgi verebilir misiniz.
Geçtiğimiz günlerde 6 Ekim İstanbul’un Kurtuluşu kapsamında beraber İstanbul yürüyüş turu planladığımız ve toplum içerisindeki duruşunun pekala çoğulculuğa yatkın, ayrımcılıktan uzak gözüken kelli felli bir holdingin İK direktörü ekibime tur öncesi yukardaki soruları içeren bir mesaj göndermiş.
Mesajı ilk okuduğunuzda “Bunda ne var canım? Aldığı ürünün içeriğini öğrenmek istemiş” diyebilirsiniz. Maalesef karar verici ‘Mois Gabay’ ismini görünce iyi niyetle sorulmuş olsa dahi, sadece kendince mesele İstanbul’un Kurtuluş’u olunca, bir Yahudi ne kadar objektif olabilir düşüncesiyle maksadını aşan, karşı tarafın Atatürk sevgisini ölçmeye kalkan talihsiz bir içerikte bulunmuş. Kendilerine teşekkür edip, bu etkinlikten çekildiğimi belirttim. Dilerim Atatürk milliyetçisi arkadaşlarıyla tam da Atatürk’ün “Ne Mutlu Türküm Diyene!” sözüne uygun bir etkinlik gerçekleştirir. Bu arada kendilerine bu kararı neden aldığımızı açıkladığımızda bile, en ufak bir özüre ihtiyaç duymadan ‘inkar’ mekanizmasını çalıştırmaları da bizler için bir göstergeydi…
Peki bir Türk Yahudisi olmak Atatürk’ü sevmeye engel midir?
“Yahudiler bizim gibidir” diyen;
“…Unsuru hakim olan Türklerle tevhidi mukadderat etmiş sadık bazı unsurlarımız vardır ki bilhassa Yahudiler, bu millete ve bu vatana sadakatlerini ispat ettiklerinden, şimdiye kadar mureffehen imrar-i hayat etmişler ve bundan böyle refah ve saadet içinde yaşayacaklardır” (İzmir, 2 Subat 1923) diyen;
Yahudi aleyhtari ifadeler içerip Cevat Rıfat Atılhan tarafından piyasaya sürülen ‘Yahudilik ve Masonluk’ isimli kitabi T.C. Bakanlar Kurulu kararıyla toplattıran (8 Haziran 1936); ilaveten Yahudileri tezyif edici kartpostallari keza T.C. Bakanlar Kurulu kararıyla toplattıran (19 Haziran 1936), Darülfunun’un lav edilmesi sonrası Türk üniversite reformunun bel kemiğini Almanya’da sadece Yahudi oldukları için işlerine son verilen ve buraya davetiyle gelen değerli hocalara emanet eden Atatürk’ü neden sevmeyelim?
Atatürk’ün ulusçuluk anlayışını kavrayamamış, kimin Türk kimin yabancı olduğunu eğitime rağmen idrak edemeyen, içindeki çeşitliliğe halen şüphe ile yaklaşabilen bir zihniyet toplumun her kesiminde gelip pekala Atatürk sevginizi sorgulayabilme hakkını görebilmektedir. Bu arada sadece Türk Yahudilerinin değil, dünya üzerindeki Yahudilerin de Atatürk sevgisi baki ve samimidir.
Dilerim, bu ülkedeki herkesin Atatürk sevgisi, Atatürk’ün Türk Ulusunu çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmak için izlediği yoldan hiç kopmadan devam eden Türk Yahudileri gibi olsun…
Kulüp: Bu ülkede kimse gerçekleri duymak istemez…
Kulüp’ün hazırlık aşamasında kıyısından ucundan emek vermiş biri olarak büyük bir keyifle ikinci sezonu izledim. Sofra üzerinden kurulan tema, dönem dizilerinin iyi hazırlanmış bir şekliyle yine kocaman bir emekle bizlerle buluştu.
Halen izleyemeyenler için fazla detaya girmeden buraya mesaj içeren cümleleri bırakayım.
Dilerim geçmişe, bugüne ve geleceğe dair herkes doğru dersleri almış olsun…
- Çünkü biz aynı sofranın insanları değiliz.
- Bazı şeyler doğuştan gelir. 8 Eylül sabahı zengin biri olarak uyanmış olabilirsiniz…
- Kurdukları düzen sonunda onları da tüketti.
- Benim de Musevi dostlarım var, pek sevişiriz kendileriyle…
- Yokettiğim ailemin yerine koyduğum aileyi benden alamazsın.
- Geçmişin hiç kapanmayacak zannettiği yaralarına tutunurmuş insan.
- Bir özür bütün yaraları kapamaya yeter miydi?
- Yaralar kimseye miras bırakılmamalıydı!
- Hayatın ihaneti de ödülü de aynıdır: Unutmak
- Bu ülkede kimse gerçekleri duymak istemez.
- En karanlık zamanda bile bir umut varmış görmesini bilene…
- Seneye belki bu çatı altında olmayacağız ama sofra neredeyse orada olacağız.