Çoğumuzun yaşarken kıymetini bilmediği, ama özlemle hatırladığı zamanlarıdır üniversite yılları. Okul sıralarında öğrenilen altın değerinde bilgiler, kantinlerde arkadaşlarla kavuşma seansları, kış aylarında bahçede soğuktan titreyerek içilen sigaralarla beklenen sınav saatleri… Gençliğin verdiği deli dolu ruh haliyle, yeni bir şehir/ yeni bilgiler keşfetme hevesi birleştiğinde kampüsler insanın yuvası oluyor.
Geçen hafta tüm vaktimi Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin Biga’daki Prof. Dr. Ramazan Aydın Yerleşkesi’nde geçirdim. Ailem fakültenin kantinini işlettiğinden ülkenin geleceği gençleri yakından gözlemleme fırsatım oldu. Hayata atılma heyecanıyla çakmak çakmak bakan gözlerine, enerjilerine ve dostluklarına fazlasıyla imrendim.
Önce pandemi yüzünden uzaktan eğitime geçen, sonra da deprem sebebiyle derslerini yeniden online almak zorunda kalan Z Kuşağı gençleri, neredeyse iki yıl sonra okula geri dönüyordu. Doğal olarak heyecanlarını, umutlarını, yaşadıkları zorlukları dinlemek istedim ve kendileriyle O Cafe Kampüs’te mini bir röportaj yaptım. Bu haftaki köşemi aydınlık günlerin umudu öğrencilere ayırıyorum:
İlk olarak kamu yönetimi 3. sınıf öğrencisi Yağmur Ekin Karslı’yı dinleyelim. Karslı, okuldan uzak kalmanın gençleri sarstığını ifade ederek “Online eğitimin sadece ismi var, öğrencilere bir şey kattığını düşünmüyorum. Kapanma süreci psikolojik açıdan bizleri sarstı, insanı hapishaneye atılmış gibi hissettiriyordu. Aile içi sıkıntılar ve eğitime katılamadığımızdan dolayı yaşadığımız yetersizlik hissi yaşama sevincimizi elimizden aldı” diyor ve ülke konusunda geleceğe dair çok da umutlu olmadığı için yurt dışına yerleşmek istiyor.
Kamu Yönetimi son sınıf öğrencisi Onur Çakır ise “Okulu çok özlemişim. Yüz yüze eğitimi seviyorum çünkü ders dinlerken hocanın gözlerine odaklandığımda daha iyi anlıyorum” şeklinde konuşurken Türkiye’de kalarak daha iyi bir gelecek için elinden geleni yapacağını vurguluyor.
“1. SINIFA BAŞLAYACAKMIŞIM GİBİ HEYECAN BASTI”
İlk seneyi uzaktan eğitim, ikinci sınıfı hibrit olarak tamamlayan ve üçüncü sınıfta depremden dolayı okula gelemeyen 4. sınıf İktisat bölümünden Tuğba Hizarcı KPSS’ye girmek istiyor. Online eğitimde yeterli donanımı elde edemediğinden sınav hakkında endişeli. Hizarcı “KPSS adına hiçbir hazırlığım yok, bu da beni fazlasıyla tedirgin ediyor. Otobüs bileti aldığımda 1. sınıfa başlayacakmışım gibi heyecan bastı. Z kuşağının savaşması gerektiğine inanıyorum, bütün sorumluluk ise onların omzuna yüklenmemeli” dedi.
Uluslararası İlişkiler’de ilk senesi olan Ayça Ece Oktar, taptaze bir mutluluk içinde. Oktar “Hayatımda yepyeni bir sayfa açmış bulunuyorum. Başka bir şehirden buraya gelmek beni çok heyecanlandırıyor. Ülkemizi geliştirmek bizim ellerimizde. Yeni nesil olarak bu krizleri fırsata çevirmesini iyi bilirsek daha iyi yarınlar yakın” diyerek umutlu konuşuyor.
2. sınıf Kamu Yönetimi’nde okuyan Fatma Şevval Yılmaz “Uzaktan eğitim yaptığımız dönem hakkında ne biliyorsunuz diye soracak olursanız, hiçbir şey bilmiyorum. Okul ortamını çok özledim. Evde kapandıkça aile fertleriyle tartışmalar oluyordu” derken Türkiye’nin geleceği hakkında “Belki bir 50 yıl sonra ülke düzelebilir, bizim yanan kesim olacağımızı düşünüyorum. Ekonominin kötü, her şeyin alt üst olduğu döneme denk geldik. Bizler olmadıkça burayı kimse kalkındıramaz, o yüzden gitmeyi düşünmüyorum” yorumunu yapıyor.
“11 KİŞİLİK BİR AİLEYİZ, UZAKTAN EĞİTİMDE ÇOK ZORLANDIK”
Maliye bölümü 3. sınıf öğrencisi Berivan Akyol, ailesi Şanlıurfa’da yaşadığından depremin etkisini en derinden hissedenlerden. Akyol, Urfa’da kısıtlı imkanlarla online eğitime dahil olmaya çalışırken yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Uzaktan eğitimde derslere giremedim, beş kardeşimin internet kullanımında öncelikli olması gerekiyordu. Babam çok zorlandı, maddi-manevi kayıplarımız oldu. 11 kişilik bir aileyiz, babam evdekilere bakabilsin diye bir ayımı parasız geçirdiğimi biliyorum. Okula geri gelmek için gün saydım. Benim evim yurt gibiydi, ailem de arkadaşlarım.”
Öğrencilerin ardından sözü Yabancı Diller Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Utkan Alkan’a veriyoruz. Alkan, üniversite olarak online dönemi güzel kotardıklarını söylerken, birebir eğitimin faydalarından bahsetmeden edemiyor. Alkan “Eğitim sistemimiz büyük yaralar aldı. Öğrenciler yüz yüze eğitimden yana. Hepsi yeniden okul kapanır mı diye yüreğini tutuyor. Sosyallik anlamında da büyük kayıp” sözleriyle okuldan uzak kalmanın dezavantajlı yönlerini paylaşıyor.
“ÖĞRENCİLER BİZİM EVLATLARIMIZ, ŞU AN ÇOK MUTLUYUZ”
Tabii okulun emekçilerini de es geçmek olmaz. Dört senedir üniversitede çalışan Emel Şahin, kapanmalarla gelen zorlukları “Pandemi sebebiyle çok zor günler yaşadık, üzerine deprem de gelince daha ağır bir dönem geçirmemize neden oldu. Şimdi öğrenciler çok mutlu, bizler de öyle” diye anlatırken Nagihan Köse “Pandemide maddi manevi yıprandık. Yeni dönemde gençler ve kendimiz için yeni hayallerle buradayız” diyor. Atilla Diren “Kapanmalar tüm yerleşim birimlerinde çalışan esnafın tamamını etkiledi. İnşallah Allah başka doğal felaketler vermez” açıklamasıyla olayın toplumsal boyutuna değinirken Ümmügül Güllü de “Okullar kapalıyken çok zorlandık, mağdur olduk ve çalışamadık. Öğrenciler bizim evlatlarımız, yeniden bir arada olduğumuz için mutluyuz” ifadeleriyle son noktayı koyuyor.