Bu yazıyı kaleme aldığımda, İsrail-Hamas arasındaki çatışmada yaşamını yitirenlerin sayısı Gazze’de 2300’ü, İsrail’de ise 1300’ü geçmişti. Öncelikle, her iki taraftaki kayıplar adına derin bir üzüntü içinde olduğumu ifade etmeliyim… Bu coğrafyada yıllardır çatışmaların bitmesi ve barışın sağlanmasını dilesek de son yaşanan olaylar, bizleri bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı.
Geçen Ramazan ayından Hamas’ın ‘Aksa Tufanı’ olarak adlandırdığı saldırılara kadar, taraflar arasında görece olarak bir ‘çatışmasızlık hali’ mevcuttu ancak Hamas, İsrail topraklarına yönelik bu girişimleriyle yeni bir gerilimi de tırmandırdı.
Hamas, son eylemleriyle kendi gücünü ve neler yapabileceğini İsrail’e gösterme amacı taşıyorsa eğer, şu ana dek ne kazandığını da sorgulamak gerekir. Gazze bugün, dünden daha mı iyidir? Şimdi diyeceksiniz ki dün, çok mu iyiydi?
Ancak şu gerçek de var… Yüzlerce çocuk şu an, anne babalarıyla yaşamaya devam ediyordu. Masum bir çocuğun, anne babasından ayrı kalmaması ve onlarla yaşamaya devam etmesi, şu anki tümüyle parçalanmış hayatlara elbette tercih edilir. Daha bir hafta önce, bölgenin kronikleşmiş sorunlarının temelinde en azından tartışmalı da olsa çatışmasızlık hâli devam ediyordu ve Kuzey Gazze’de insanlar yaşıyordu.
Ne oldu şimdi? Kim kazandı sahi? Hamas, ‘Filistin Davası’ denilen olguyu, uluslararası kamuoyunun gözünde neredeyse IŞİD benzeri eylemlere indirgedi. FKÖ’den ayrılmış hiçbir fraksiyon, Filistin direnişinin imajına bu derece zarar vermemişti ve tek bir devletin (İran’ın) kontrolüne sokmamıştı.
Filistin lideri Mahmud Abbas dahi Hamas’ın eylemlerinin Filistin’i temsil etmediğini ifade etti. Geçen haftanın dehşet eylemleri ve görüntülerinden sonra AB, Filistin’e sağladıkları yardımları kesmekten söz ettiler.
Arap ülkeleri, bir yandan Filistin yanlısı söylemlerini düşük tonda tutup diğer yandan Gazze’ye insani yardımlarını devam ettirdiler. İran, jeopolitik gücünü ve vekâlet savaşlarını Gazze’ye doğru nasıl yaydığı ve Hamas’a askeri teçhizat dâhil nasıl destek çıktığını -Tahran makamları her ne kadar sonrasında bu desteği inkâr etseler de- bir kez daha kanıtladı.
İsrail’de başbakan Binyamin Netanyahu’nun ise siyasi kariyerinin en tartışmalı zamanında, Hamas şiddetine karşı toplumu bir araya getirdiği görülüyor. Öyle ki Hamas’ın, Netanyahu’nun İsrail kamuoyu önünde desteğini de arttırdığı tartışılıyor.
Tüm bunları topluca değerlendirirsek Hamas; bebek, çocuk, kadın ve yaşlı demeden kaçırdığı ya da canına kıydığı bu eylemleriyle, esasında, Kudüs’e hurmaya giderken Gazze’deki zeytinden olmuşa benziyor. Bu saatten sonra tek dileğimiz, hem Gazze hem de İsrail’de bir kişinin dahi kılına zarar gelmemesidir. Ayrıca, Hamas’ın şu an elinde bulunan ve aralarında Türkiye ve Azerbaycan vatandaşlarının da olduğu 36 ülkeden onlarca masum insanın bir an önce salıvermesi, diğer en güçlü dileğimizdir.
Ülkemize ve devlet büyüklerimize bu konuda, geçmişte olduğu gibi bugün de yoğun görevler düşmektedir ve şu ana kadar Sayın Cumhurbaşkanımız dâhil devlet yetkililerimizin itidal çağrıları olumlu olmakla birlikte, çatışmanın bölgeye yayılması için gösterilen çaba da dikkat çeken bir diğer noktadır.