Usta oyuncu Haluk Bilginer’e Emmy Ödülü kazandıran ‘Şahsiyet’in ikinci sezonu 13 Kasım’da izleyicilerle buluşmaya gün sayarken, final bölümünde Komiser Firuz’un (Fırat Topkorur), seri cinayetler işleyen Agah (Haluk Bilginer) ile o müthiş konuşmasındaki cümleleri hatırlayalım: “Sen zannediyor musun ki bir tek Alzheimer olan sensin? Herkes hasta. Milli maç olur, herkes her şeyi unutur. Bu millet neleri unuttu. Sen kimsin ki lan? Alt tarafı bir katil, cinayet haberi.”
Yaşadığımız coğrafyada nedenini bilmediğim bir şekilde balık hafızalı olmakla ünlüyüz. Bugün trendlerden düşürmediğimiz konuları aylar içinde hemen uzay boşluğuna gönderiyor ve başımız dik, omuzlarımız hafiflemiş bir halde yürümeye devam ediyoruz. Tabii, ele aldığımız meseleler hele bir de magazinel öğeler barındırıyorsa dibini sıyırmadan asla bırakmıyoruz.
Pazar sabahı iki önemli gündemimiz vardı. Bunlardan biri, kısa süre öncesine kadar gece dışarı çıkarken bile saçını 100 dolarlık banknotlarla yaptıran, görgü faktörünün “Biz artık bu masadan kalkalım” dediği, arabalarını - giyinme odasını birçok sosyal medya kullanıcısının ezbere bildiği Dilan Polat ve Engin Polat’ın tutuklanma haberiydi.
Eskiden doğum fotoğrafçılığı yapan ve mütevazı bir hayat yaşayan Dilan Polat çok uzun zamandır servetini aynı Ebru Gündeş’in “Reza Bey bana Mars’ı alacak” demesi örneğindeki gibi hepimizin gözüne sokuyordu fakat kiralanan uçak için hava atmak adına ‘Satın alındı’ haberlerinin yayılması ve 2. Sayfa’nın başarılı isimleri Gülşen Yüksel ve Müge Dağıstanlı’nın programlarındaki araştırmacı tavrıyla Dilan Polat’a yaptırdığı “Bazen günde 750 bin TL harcıyorum, kahvemi altın tozuyla içiyorum” açıklamaları geçimini zor sağlayan insanlarda bu sefer ters tepki yaratmaya başladı. Artık rüzgar tersine dönmüştü.
Feyza Altun gibi geniş kitlelere hitap eden avukatların da devreye girmesi ve kara para aklama suçunun telaffuz edilmesiyle, Dilan Polat için sosyal medyadaki fanatik ve sahte sevginin yerini ‘Yargılansın’ çığlıkları aldı ve bu tepki çığ gibi büyüdü. Halk adaletin tecelli etmesini bekliyordu. Bu arada ikili Türk bayraklarıyla birlikte vatan sevgisi söylemlerini kullanmayı denedi ama bu formül onlarda çalışmadı. Önce Dilan’ın kardeşi Sıla Doğu bir videosu yüzünden gözaltına alındı. Onun serbest bırakılmasının hemen ardından namaz görüntüleri paylaşıldı. Polat ailesi tüm tuşlara basıyordu.
Sosyal medyada gündemden düşmeyen adli konuların, sonuca kavuşma hızında bariz bir fark olduğu gerçeğine hepimiz hakimiz. Dilan ve Engin Polat da bu noktada ‘gösteriş yapmalarının’ karşılığını adaletin bu davayla hızlıca ve yakından ilgilenmesiyle aldı.
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca, haklarında "Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi, Vergi Usul Kanunu ile Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi kanunlarına muhalefet" suçlarından soruşturma başlatılan Dilan ve Engin Polat'ın aralarında bulunduğu 18 şüpheliden 12'si tutuklandı. Tutuklananlar Silivri'deki Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'na götürüldü.
Günde 750 bin TL harcadığını söyleyen Dilan Polat, ifadesinde aylık gelirlerinin 150-200 bin TL olduğunu ifade etti. E tabii sosyal medyada gösterdiği yaşantıya karşılık buna kimler inandı? Cevap: Kocaman bir hiç.
Ses getiren işlerle yayın hayatına başlayan Master Haber sitesinden meslektaşım Ercan Öztürk’ün aldığı bilgilere göre; Dilan Polat cezaevinde kaldığı süre boyunca haftalık harcaması bin 500 lirayı geçemeyecek. Kahvaltı menüsü sekiz zeytin, bir dilim beyaz peynir ve beyaz ekmek. Fenerbahçe maçlarını VİP Locadan takip eden Engin Polat bundan böyle sevdiği takımın maçlarını televizyondan takip edecek. Nereden nereye diyesi geliyor insanın, değil mi?
Bu tutuklanmaların ardından Tiktok, Instagram fenomenlerinin özellikle de güzellik merkezi açan güruhun zengin ve mutlu hayatlarını, bir gün bu hayatlara sahip olma hayaliyle yaşayan insanların gözüne sokmaktan vazgeçtiğini hissediyoruz. Dilan Polat ile atılan ilk kurşun, domino taşı gibi daha kimleri devirecek ve kırmızı kart hangi isimlere çıkacak, hep birlikte göreceğiz.
CHP’DEKİ DEĞİŞİMLE GELEN MİNİK BİR FERAHLAMA!
Gelelim hafta sonumuza damga vuran diğer konuya: CHP'nin 38. Olağan Kurultayı "İkinci Yüzyılda Demokrasi ve Birlik Kurultayı" sloganı ile Ankara Spor Salonunda gerçekleştirildi ve partinin 8. genel başkanı Özgür Özel oldu. Kendisini tebrik ediyoruz ve bu zaferin ülkedeki değişim rüzgarlarının da başlangıcı/ motivasyon kaynağı olmasını diliyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu’na gelirsek… 28 Mayıs akşamına kadar sorsanız aslında birçoğumuzun umuduydu. Güzel bir seçim kampanyası yürüttü, Oğuzhan Uğur gibi Z kuşağının nabzını tutan programlarda sorulara akıllıca cevaplar verdi ve beklentimizi yükselttikçe yükseltti. Fakat Recep Tayyip Erdoğan karşısında yine- yeniden yenildiğinde artık hepimiz taze bir kana ve yeni bir nefese ihtiyaç duyduk. Seçmeniyle empati yapmadan, kendi siyasi kariyerini daha fazla düşünüyor olması ve koltuğu bırakmaması, gün sonunda birçok CHP’li ile kavgalı gibi ayrılmasına sebebiyet verdi. Anılarda güzel yer alması adına dilerim kendisinden bunu telafi edecek bir hareket görürüz önümüzdeki zamanlarda.
Özgür Özel ise içimizde tekrardan bir güven tomurcuğu açtırdı fakat yorgun seçmeni de sandığa çekmek çok zor. Çevremde bir sürü insan yerel seçimlerde oy vermeyeceğini söylüyor. Özel’in CHP örgütlerini nasıl ikna ettiyse, halkın desteğini de arkasına almasını tüm kalbimle arzu ediyorum.