Batıya karşı bir ‘kültür savaşı’ sürdürülüyor. Batı geleneğinin yaratmış olduğu tüm iyi şeylere karşı yürütülen bir savaş bu…
Kültür savaşı dememin bir nedeni de, fikir lisanında kullanılan sözcüklerin zamanla değişmiş ve yozlaşmış olması.
Örneğin, eşitlikten söz edip duranların, bazı bireylerin ‘daha da eşit’ olması umurlarında değil… Irkçılık karşıtı olduklarını söyleyenlerin çoğu, derin biçimde ırkçı… Serbest ticaret yanlısı ekonomistlere, artık faşist deniliyor… Adaletten söz edenlerin kastettikleri, intikam.
İlginç olan, Batı’dan ‘intikam almayı’ marifet sayanların arasında, batılı politikacı, bilim insanı ve aktivistlerin de bulunması. Bu insanların gözünde Batı, geçmişte bir şeyleri yanlış yapmış olduğu için, bugün gönül almak zorunda.
Tarihteki tüm toplumların olduğu gibi, batı uluslarının da ırkçı geçmişleri var doğal olarak… Ama dünya kamuoyunu sadece Batının -geçmişte kalan- ırkçılığı ilgilendiriyor. Tarihsel kişilikler, bugünün değerlerine göre yargılanıyor… Tarihte köle sahibi olmuş insanların heykelleri tahrip ediliyor… ya da belediyeler tarafından kaldırılıyor.
Batı kültürünün ürünü olan aydınlanma hareketinin sanki ırkçılığın yok olmasında hiç etkisi olmamış… tüm diğer uluslar ise, ırkçılık hususunda cennetlik masummuş gibi davranılıyor.
Biz burada beyazların geçmiş suçlarını konuşurken, siyah Afrikalılar, başka siyah Afrikalılara soykırım uyguluyorlar… Ortadoğu’da yabancı unsur sayılan Yahudiler buharlaştı… Körfezdeki prensliklerde ‘misafir işçiler’, yerli halkın haklarına sahip değil… Dünyanın en kalabalık ülkelerinden Hindistan’da, bazı insanları ‘dokunulamaz kadar kirli’ ilan eden iğrenç bir kast sistemi hala yürürlükte…
Bütün bunlar, medyanın ilgisini çekmiyor… Yeryüzünde en az ırkçı olan, ırkçılıktan en tiksinen ülkelerin ‘aslında’ ırkçılığın merkezi olduğu hikayesi anlatılıyor gazete ve televizyonlarda.
Kitaplarının İbranice’ye çevrilmesine izin vermeyen, İsrail’de konferans vermeyi reddeden entellektüeller, Çin’e davet edilmekten heyecan duyuyor… Çin Komünist Partisinin, devam eden tüm gaddarlıklarına rağmen…
İnsanların kendilerini ulusal kimlikleriyle tanımlamaları yeterli değil günümüzde… ‘Kimlik siyaseti’, kişinin eşcinsel; kadın ya da erkek; siyah ya da beyaz olduğunun söylenmesini de gerektiriyor.
İki-yüzlü bir biçimde, Batı’da yaşıyor olmaktan mutlu olan eşcinseller dışlanıyor… ‘Erkek işi’ sayılan kapitalizmle sorunu olmayan ve bir Arap ülkesinde yaşamaktansa, Batı’da yaşamayı tercih eden feministler, ‘satılmış’ addediliyor… Batı dünyasına iyi entegre olmuş ırksal azınlıklar, kendi ırklarına ihanet ediyormuş gibi algılanıyor.
***
Batı düşünce, sanat ve felsefe tarihi giderek daha az iletilebilir hale geliyor… Bu dersleri vermeye kalkan hocalar, öğrenciler tarafından düşmanlık, alay ve bazen zorbalıkla karşılanıyor… ABD üniversitelerine konferans vermeye gidenler, keza… Belirli bir kitlenin sevmediği fikirler, özgürce ifade edilemiyor.
Noam Chomsky gibi çoksatan yazarlar, ‘yerli’ kültürlerin çocuksu felsefelerinin Batı felsefesinden daha üstün, daha saf ve temiz olduğunu ileri sürmeyi seviyorlar… İşin acıklı yanı, karşıt fikirler yasaklanırken, bu insanların fikirleri üniversitelerde okutuluyor.
Bilim ve tıp sayesinde insanın yaşam beklentisini uzatan, teknolojisiyle hayatı kolaylaştıran, milyarlarca kişinin fakirlikten çıkmasını sağlayan, düşüncesiyle dünyayı ‘aydınlatan’ Batı Kültürü, düşmanca -ve salakça- bir eleştiriye tabi tutuluyor.
Leonardo da Vinci, Baruch Spinoza ve J.S. Bach’ı yetiştiren bir kültürün resmi, söyleyecek yeni bir şeyi yokmuş gibi çiziliyor.
Batı kültürünün temel taşı olan ‘Yahudi-Hıristiyan’ geleneği aşağılanıyor… laiklik ve ‘aydınlanma’ keza…
Üniversite öğrencileri, konuşma ve ifade özgürlüğünün değerini anlamak istemiyorlar… “Görüş farklılıkları, beyaz üstünlüğü yanlısı bir saçmalıktır” gibi anlamsız şeyler öğretiliyor, ABD kampüslerinde…
Söz konusu tartışmaların yararı, var muhakkak… Ama insanın ‘karşıt görüşünü’ ifade edebilmesi şartıyla.
Medyanın da katıldığı bu savaşta, bazı Batılı politikacı, akademisyen, tarihçi ve aktivist, gönüllü olarak yer alıyor.
“Altın yumurtayan kazın” öldürülmesini izliyoruz hep birlikte.