Kitaplar ağlar mı?

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
29 Kasım 2023 Çarşamba

Sofya Opera ve Balesi, Cumhuriyet’imizin 100. yıl kutlamalarına katılmak ve Atatürk’ün anısını onurlandırmak için biri Ankara, diğeri İstanbul’da olmak üzere ‘Tosca’ operasını sahneledi.

1913-1915 yılları arasında Sofya’da askeri ataşelik yapan Atatürk, o süreçte kentin kültürel yaşamına bilfiil katıldı. Tosca da en sevdiği operalardandı.

↔↔↔

Tosca için bilet almıştık. Puccini’nin eseri ve dram olduğunu biliyordumsa da konusunu hayal meyal hatırlıyordum. O sıralarda annemin evinde bulduğum, ‘55 Opera’ adlı kitap en büyük kazancım oldu. Kapağı eprimiş, saman kâğıdı sayfalar sepyaya dönüşmüş, 1957 baskılıydı. Elime bir kitap geçtiğinde sayfalarını koklamak eski bir alışkanlığımdır. Yeni ise farklı, eski ise yaşanmışlık hissi algılarım. Kitabın yazarı Mahmut Ragıp Gazimihal zamanın değerli bir müzikoloğu ve Devlet Konservatuarında Musiki Tarihi öğretmeniydi. İdil Biret’in de akrabası olan Gazimihal o dönemlerde iyi bir müzik eğitiminin yurtdışında alınacağını düşünüp bir süre Almanya ve Fransa’da kaldı. Sonra da ülkeye geri döndü.

Tosca’nın konusuna bir göz attıktan sonra kitabı incelemeye başladım. Roman gibi peş peşe okunabilecek bir yapıt değildi elbette. Ancak, günümüz yazılarına göre çok daha kapsamlı, daha akılda kalıcı bir üslupla kaleme alındığını söyleyebilirim.

Kitaplar ödünç verildiklerinde ya geri dönmezsek diye ağlarlarmış. ‘55 Opera’ umarım ağlamamıştır. Zira annemin kütüphanesinden çıkıp bizimkine yerleşti.

↔↔↔

11 Kasım günü mevsimin ilk şiddetli yağmuru yağdı. Tosca’ya gideceğiz. Vasıta bulmak mümkün değil. Sert esen rüzgârla şemsiyeler ters dönüyor. Sonuçta AKM’ye ulaştık. Kaldırımdan Kültür Merkezinin kapısına varana kadar su birikintilerine dikkat ederek içeri girdik.

Ve başka bir dünya… Fuaye hınca hınç dolu. Etkinlik Bulgaristan Kültür Bakanlığı himayesinde gerçekleştiğinden yabancı erkân da davetliler arasındaydı. Uzun tuvaletler, smokin/papyonla gelenleri gördüğümde hem garipsedim hem sevindim. Kendimi Viyana Operası’nın fuayesindeymiş gibi hissetmedimse de spor giyimli kazak/pantolonlular arasında unuttuğumuz bir kültürü yeniden yaşamak güzeldi.

İki balkon dâhil olmak üzere AKM’nin büyük salonu hınca hınç doluydu. Çevreme baktım. İfadeleri yumuşak, gülümseyen insanlar. Sokakta gördüğümüz asık yüzlerden eser yok. Kapıların içinde ve dışındaki farklılık hem üzücü hem ürkütücü.

İlber Ortaylı’nın dediği üzere, “Olaylar, yaşananlar sizi rahatsız etmeye başladıysa hemen ortam değiştirin. Hemen doğaya çıkın, seyahate gidin…” Seyahat herkes için bir çözüm yolu değil. Yine de evden çıkıp koruluk bir alana gitmek, sahile inip oltayla balık tutmak kısa süreli de olsa kişiyi ortamından, sorunlarından uzaklaştırır.

↔↔↔

Küçük mutluluklar en beklemediğiniz anda gerçekleşir. Tosca çıkışı, daha da şiddetlenen yağmurla söylene söylene metroya doğru yürümeye başladığımız sırada önümüze bir taksi çıktı. Üstelik başını camdan uzatıp, ‘nereye gidiyorsunuz?’ diye sormadı bile…

Sağlıkla kalın…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün