Yalnızlık duygusu, her yaştaki insanın varoluşundan ölümüne, bir sorun olarak göründüğü kadar, bir sorgulama konusu da olmuştur. Bu duyguyla ilgili görüşlerimi, başka yazarlara da sığınarak yeri geldikçe denemelerimde anlatmaya çalıştım. Bunu bazen bilinçli bir seçim olarak ele almışım bu yazılarımda, bazen de bir başımıza bırakılmışlık duygusuyla… Ama kendi seçimimiz bir yana, özellikle yaşımız ilerledikçe, bu durumdan kaçınmanın olanağı olmadığını biliyoruz. Bir genelleme yapmam doğru olmasa da, yaşlılık döneminde yalnızlığı daha çok hissettiğimiz gerçeğini yadsıyamayız. Bunun nedeni olarak sağlık sorunlarımızı olduğu kadar, bu dünyadan göçmüş arkadaşların ya da hayatımızı paylaşmış insanların eksikliğini gösterebiliriz. Okuduğum bir kitap bu konuyu yeniden düşünmemi sağladı:
Fransız yazar Jean-Louis Fournier, Tek Yalnız Ben Değilim başlıklı anlatısında, her gün daha yalnız, daha yaşlı, daha çirkin olmaktan artık bıktığını söyledikten sonra, bunların başıma geleceğini bilseydim hiç yaşlanmazdım diyor. Sanki zamanı durdurmak, bütün olumsuzluklara karşı koymak elindeymiş gibi… Ama keyifle okuduğum bu anlatısında, hınzırlığı yanında kara mizahı da araya sıkıştırarak okuru düşünmeye yönelttiğini söyleyebilirim. Kitabın birkaç satırını paylaşmak istiyorum:
“Kışın daha da yalnız oluruz. Yazın ben kendimi hiç yalnız hissetmem. Onun sayesinde. O hep yanımdadır. Kimseye görünmeden bana hep eşlik eder. Yanımdan hiç ayrılmaz. Yürürken yanımdadır, koşarken yanımdadır, ben durunca o da durur. Bir kötü özelliği var ne yazık ki, gölgem konuşamıyor.”
Yazara eşlik eden gölgesi konuşamasa da, yaz günlerinde ona yalnızlığını hiç hissettirmediğini söylüyor. Bu söz bana yalnızlığın onca şiirini yazmış olan Özdemir Asaf’ın dizelerini anımsattı:
“Tek başına iki kişi olmuş kendisiyle gölgesi
Heykelini yontuyor yalnızlığın ustası.”
Şair gölgesiyle birlikte olduğunda yalnızlıktan kurtuluyor mu, hiç bilmiyorum; ama ondan medet umanları okudukça, bu duygu üstüne olan çağrışımların çoğaldığını görüyorum. Bir anda neler ve kimler geçmiyor ki aklımdan: Yaşadıkları sürece bir gölge vermeyip başkalarının gölgesine sığınanlar… Zaman zaman yaşantımıza girmiş bize gölge olan insanlar… Güneşin doğuşuyla birlikte adım adım bizi izleyenler, batışıyla bir anda yitirdiklerimiz… Bunlardan her biri için, yaşadıklarımızla yüzleştiğimizde hepimizin o kadar çok söyleyeceği söz vardır ki…
Jose Saramago, 24 Temmuz 2009 tarihli bloguna, İncil İçin Bir Bölüm’de Magdalalı Maria’nın ağzından şöyle yazmış:
“İsa havarilerle buluşmaya gitti, ben yanında yürüyordum ve ona dedim ki: ‘Sana bakmamı istemezsen gölgene bakarım.’ Ve o yanıt verdi: ‘Gölgemin olduğu yerde olmak isterim, eğer gözlerin oradaysa.”
Şair ve yazarların yalnızlık ve gölge konusunda söyledikleri, sanırım bizim üstünde uzun bir süre düşünmemizi sağlayabilir.