Çoğu zaman sahip olduklarımızla olamadıklarımızı düşünür ve ‘neden’ sorusunu yöneltiriz. Aslında bu sorunun cevabı hiç de zor değildir. Tanrı sahip olmamız gerekenleri bizlere vermiştir. Sahip olmamamız gerekenleri ise vermemiştir.
Kutlamaya hazırlandığımız Hanuka mucizesinin iki adımı olduğunu hepimiz biliriz. İlk adım bir zaferdi. Haşmonaim tarafından Yunan ordusu bozguna uğratılmış ve Bet Amikdaş’a saflığı yeniden kazandırılmıştı. Bu mucizeyi kimin gerçekleştirdiğini herkesin anlaması için de Praglı Maharal’a göre yağ mucizesinin gerçekleşmesi sağlanmıştı. Yahudiler zaferin sadece güç ve becerilerinin sonucu olduğunu düşünmeye başlamasınlar diye, Tanrı onlara yardım ettiğini göstermek için bir günlük yağın sekiz gün yetmesini sağlamıştı. İnsan çabasıyla başarılmış gibi görünse de gerçekleşen her şey aslında Tanrı’nın eseridir.
Bu açıklama çok güzel ama insan olarak anlamamız gereken önemli bir detay vardır. Yahudilik çaba göstermeyi, çalışmayı mutlaka ister ve savunur. İyov kitabında bir pasuk insanın bu dünyaya çaba göstermek için geldiğini öğretir. Hiçbirimiz çalışmadan bir şey elde edemeyeceğimizin bilincindeyiz. Çalışmak ve çabalamak yaşamak için elzemdir.
Peraşamız ‘vayeşev Yaakov’ şeklinde başlar. Midraş Yaakov’un niyetinin sakin ve huzur dolu bir yaşam olduğunu yazar. Aslında Yaakov haksız sayılmaz. Yıllarca ölüm korkusuyla yaşayan, başına durmadan sıkıntılar gelen ve bunlarla boğuşmak zorunda kalan Yaakov artık biraz huzur istemektedir. Ancak Tanrı Yaakov ile aynı fikirde değildir. Gelecek dünya hepimizin huzur bulacağı yer olabilir. Ancak bu dünya çalışmak, çaba göstermek ve sıkıntıları bertaraf etme yeridir.
Bir insanın geçimini sağlamak için tüm gününü çalışarak geçirmesi gerekiyorsa, yapması gereken budur. Ancak eve geldiğinde, Tanrı’nın kendisiyle ilgilendiğine güvenerek sakin, kendinden emin ve emniyette hissetmelidir.
Zengin bir adam çok ağır bir bavulla yürümeye çalışan yoksul bir adamı arabasına alır. Arabaya binmeyi memnuniyetle kabul eden yoksul adam bavulunu zemine koymak yerine elinde tutmaya devam eder. Zengin adam durumu anlamaz ve adamın bavulu bırakmasını ister. Ancak diğeri atların yükünün fazla olduğunu, en azından bir yardım yapmak istediğini söyler. Bu oldukça saçmadır çünkü her durumda atlar o bavulun da yükünü taşımaktadır.
Aslında Tanrı bizleri her zaman taşımaktadır. Omuzlarımızda bir endişe ve kaygı yüküyle ortalıkta dolaşarak ‘bagajımızı’ taşıyarak amacımıza yardımcı olmamız mümkün değildir. Çok çalışmamız gerektiği doğrudur. Ancak beraberimizde ağır bir endişe bavulu taşımamız da çok yersizdir.
Vayeşev peraşası bize çok çalışmak için burada olduğumuzu öğretir. Hanuka ise nihayetinde her şeyin Tanrı'dan olduğunu gösterir. Bu iki öğreti birlikte Yahudi emuna yani inanç kavramını aktarır. Çaba harcarken aynı zamanda sakin ve rahat kalmalıyız ve Tanrı'nın her zaman ‘valizimizi’ taşıdığına güvenmeliyiz. Bu yüzden endişe bavulunu bir kenara bırakıp yolculuğun tadını çıkarabiliriz.