Woke kültürü, başta ABD olmak üzere, bütün dünyada hakları bastırılan grupları koşulsuz desteklemeyi ve onlarla ilgili konularda aşırı hassas ve uyanık olmayı öngören sosyal bir trend. Bir şemsiye terim. Irkçılık karşıtlığı, LGBT hakları, feminizm ve çevrecilik Woke’un başlıca önemsediği konular. Kısaca Woke, konu kendine dayanmadığı sürece sosyal demokratların hep bir ağızdan destekleyip lanetlediği klişeler bütünü diyebiliriz.
Ancak artık Woke ABD’de kimlik üzerinden siyaset yapılmasına neden olduğu için sertçe eleştirilmeye de başladı. Pek çok stand up komedyen artık Woke klişeleri ile yuhalandıkları için okullarda gösteri yapmaktan kaçındıklarını dile getiriyor. Ayrıca Woke, trans bireylerin haklarını savunurken spor arenasında biyolojik eşitsizlik doğması ve trans birey olmayı seçen çocukların kolaylıkla ameliyata sevk edilmesi gibi konularda da sıkça eleştiriliyor. Çoğu genç, Woke düşünce ile kendini entelektüel bir gruba ait hissediyor. Woke kültürünün linç ettiği konularda karşı görüş bildirenler yaşlı ve tutucu bulunuyor.
Bu konu neden aklıma geldi derseniz: Pennsylvania Üniversitesi Başkanı Liz Magill, geçtiğimiz hafta Meclis’te kendisine yöneltilen sorulara, hazırlıksız yakalanıp, infial yaratan cevaplar vererek istifa etmek zorunda kaldı. Soru şuydu: “Sizce, kampüste Yahudilerin topluca yok edilmesi çağrısı yapılan halka açık söylemler taciz ve usandırma kapsamında mıdır?” Bu soruya evet demedi, sadece eyleme dönüşürse o kapsamdadır, diğer türlüsü ifade özgürlüğüdür gibi bir şeyler mırıldandı.
Penn Üniversitesi, zaten aylar önce Filistin Edebiyatı Festivali kapsamında atılan sloganlarda özgür ifadenin nefret söylemine dönüşmesinde etkisiz kalıp bunu eşitlik ve özgürlükle açıklamıştı.
Magill şimdi de Woke kültürüne sahip çıkarak, üniversitenin içindeki ifade özgürlüğünü desteklediğini dile getirdi. Sonrasında da anayasanın birinci maddesi gereği bu tür ifadeler eyleme dönüşmediği sürece soykırımı destekleyen bir durum görmediğini ifade etti. Ancak geç de olsa sonra, burada bir tür baskı ve taciz olduğunu idrak ettiğini itiraf etti. Belki de kendisine anayasanın birinci maddesini bir okuyan olmuştur: Nefret söylemleri, korunan ifadeler kapsamında değil. Bir topluluğun önünde, bir yok etme eyleminin teşvik edilmesi, anayasanın mutlak koruması altında değilmiş…
Konuya taraf olma mecburiyeti hisseden Woke taraftarları, istemeden de olsa kendilerini soykırım destekçiliği yaparken buluyor. Ve bu sayede, üniversite yönetimleri kendilerini her tür cinsiyetçi ve ırkçı haksızlığın kalkanı gibi gören Woke taraftarlarına arka çıkarken daha büyük bir nefrete destek vermiş oluyorlar. Bu durum, elinde finansal güç tutan hayırseverleri çek defterlerini kapalı tutmaya sevk ediyor…
Chicago BLM derneği (siyah hayatlar önemlidir) yamaç uçurtması posteriyle Ortadoğu’da olanları destekliyor. Woke hep ezilenden yana olmayı, koşulsuz desteği öngörüyor, ancak kendi coğrafyasında daha büyük bir nefrete yol açmanın da sonuçları olduğunu göremiyor.
Çifte standart olayında herkes iğneyi kendine batırsa ne güzel olacak…