Herkese selam. Yine mi Süper Lig yazıyorum, bunu pek istemiyorum fakat diğer ligleri takip edecek pek vaktim olmadığından ve dünya spor gündeminde de bomba gibi düşen herhangi bir olay olmadığında ötürü ülkemizi geçtiğimiz hafta en çok meşgul eden spor olayını yazmak istedim.
Dört sene sonra Beşiktaş galibiyeti gören bir Fenerbahçe taraftarı olarak hafta sonundan ne kadar keyif aldığımı tahmin edebiliyorsunuz. Fakat bu seferki biraz farklıydı. Sanki, geçen derbilerden uzakta, herhangi bir maç havasında geçti ve gitti.
Türkiye’de derbi bir kültürdür. İnsanlar programını o güne göre ayarlar, evde arkadaşlar toplanır, yemekler söylenir. Maça gidiliyorsa, normal bir maçtan farklı olarak derbiye 6-7 saat kala stat çevresinde toplanılır; yenilir, içilir, eğlenilir. 15 yıllık tribüncü bir spor yazarı olarak şayet Galatasaray ve Beşiktaş’la oynayacağımız bir maç ağabeyim ve benim için bayram gibi geçerdi. Hele ki o gün galip gelirsek, bizden mutlusu yoktu. Zira 9 Aralık Cumartesi akşamı İnönü Stadında oynanan derbi sanki biraz farklıydı. Saha içine baktığımız zaman Fenerbahçe’nin 3-1’lik galibiyetiyle biten karşılaşmada Fenerbahçe rakip ceza sahasında 40 kere topla buluşurken, Beşiktaş’ta bu sayı 9’da kalabildi. Fenerbahçe’nin dokuz isabetli şutu varken, Beşiktaş’ın sadece bir şutu vardı bütün maç. Maçı izleyen hak verecektir bana, Fenerbahçe daha az lakayt oynasaydı maçı 8-1, 9-1 gibi dramatik bir sonuçla bitirebilirdi. İşte tam bu noktada klasikleşmiş derbilerden konuyu ayırmamız gerektiğine inanıyorum. Her zaman üç büyüklerin çok kötü seneleri oluyor; inanın kendi evinizde 3-1 yenilmeniz hiç problem değil. Futbol takımı yenilir veya yener problem bu değil. Problem Beşiktaş’ın kötü sezon geçirmesi de değil. Geçen sezon sözde iddiası olmayan Beşiktaş on kişi kalmasına rağmen Kadıköy’de gözlerimin önünde Fenerbahçe’ye dört gol atarak galip gelmişti.
Bu derbide ise farklı olan şey, Beşiktaş’ın büyük takım kimliğini tamamen kaybetmesi oldu. Fenerbahçe’nin bu seneki Pendikspor deplasmanı ile birlikte en rahat deplasmanı oldu bu derbi. Beşiktaş’ın bırakın derbi havasını yaşamasını, direnç gösterecek hali bile yoktu. İki takım arasındaki bariz kalite farkı da tabii ki kaçınılmaz sonu hazırlayan etkilerden biriydi. İnanın Fenerbahçe başında İsmail Kartal değil herhangi bir insan çıksaydı, Fenerbahçe gene kazanabilecek konumdaydı. Peki bu durum bir Fenerbahçeli olarak bizleri sevindiriyor mu? Derbi kazanmak tabii ki sevindiriyor fakat, ezeli rakibinin durumunu bu denli kötü görünce biraz o sevinç kursakta kalıyor. Derbi maçlarının sonunda klasikleşmiş olan birbirine göndermeli tweetler atar takımlar. Bence futbolun tuzu biberi hatta en güzel tarafıdır. Fenerbahçe resmi Twitter hesabı sadece bir tane göndermeli tweet atarak geceyi noktaladı. Öyle ki Beşiktaş’ın bu denli zayıf olmasının üstüne gidemediklerini düşünüyorum. Keşke Beşiktaş çok daha iyi bir şekilde olsa, müthiş bir şekilde maç çıkartıp yenilseydi bize, belki o zaman maça derbi diyebilirdik.
Saha içi analiz yapmak isterdim fakat bariz kalite farkı varken çok doğru olmayacaktır. İsmail Kartal Beşiktaş’ın beklerinin zayıflığından yararlanarak Ferdi ve Tadic’i bir lokomotif gibi kullandı ve gollerin üçü de (Özellikle penaltı pozisyonu gelişimi ve birinci gol) sol kanattan içeri girilerek geldi. Beşiktaş’ın attığı tek gol ise tamamen Fenerbahçe’nin hatasıyla hediye ettiği bir goldü.
Peki Beşiktaş’ın çiçeği burnunda yönetimi buradan ne ders çıkarabilir? Aslında çok basit. Süper Lig’de veya başka bir ligde fark etmez, futbol kaliteli ayaklarla oynanır ve şampiyonluk büyük futbolcularla gelir. Fenerbahçe’nin on yıldır şampiyonluk kovalaması ve sonucunun sonunun hep hüsran bitmesinin sebebi de aslında tam olarak budur, vasat oyuncularla başarı gelmez. Gelmeyecektir. Misal, geçen seneye bakalım. Fenerbahçe hocasının büyüsüyle ilk yarıyı lider kapatmış fakat, Arao, King, Crespo gibi oyuncularla Torreira, Icardi, Mertens gibi ayaklara karşı gelememiştir. Matematik ortada hesap belli. Rıza Hoca, oyuncularım sakat demek yerine, kadrom kalitesiz, yetersiz desen daha doğru olurdu.
Peki Fenerbahçe bu sene ipi göğüsler mi? Bu soruya cevap vermek tabii ki imkansız, fakat Fenerbahçe’nin 10-15 senedir kurduğu en kaliteli kadronun bu olduğunu söylemek yanlış olmaz. Tam da bu sebepten, ligin en kaliteli iki takımı Galatasaray ve Fenerbahçe henüz ligin 15. haftasında en yakın takipçisi olan Kayserispor’a 11 puan fark atmış durumda.
Dediğim gibi, hesap ortada. Kaliteli kadro kuran, şampiyon olmaya en yakın adaydır.