Açıklanan enflasyon oranlarıyla alakalı söylenecek fazla bir söz yok. TÜFE'nin yıllık %62 civarındaki görünümün yanında, lokanta ve oteller, sağlık, eğitim gibi kalemlerde aynı dönemde en az %80 fiyat artışları yaşandığı görülüyor. Doğal gaz fiyatlarının tekrar dahil edilmesiyle aylık olarak Kasım'da Konut grubunun %11'den fazla yükseldiğini söylemek gerekiyor.
Çekirdek enflasyonda ‘gerileme’ olarak adlandıracağımız bir gelişme olmasa da yükseliş hızında Kasım ayında bir yavaşlama oldu ancak, yıllık bazda TÜFE'nin 7 puan üzerinde seyrediyor. Çekirdek enflasyon TÜFE oranlarının altına düşmedikçe, fiyat artışlarının dizginlendiğini söylemek mümkün olmayacak. Fakat, ekonomi medyasının Bakan Şimşek ve Merkez Bankası yönetimine neredeyse kayıtsız şartsız destek verdiğini de görüyorum. Vatandaşın algısını "işler düzeliyor" intibaı vererek düzeltmek isteniyor.
Bu propagandanın amacının güven ortamını sağlamak için verilen çaba olarak yorumlamak kestirmecilik olur. Çünkü şu ana kadar yapılanların sade vatandaşın lehine herhangi bir gelişme yaratmadığı, daha çok yurt dışı borçlanma ile faaliyetlerine devam edenlerin maliyetini düşürmeyi ya da büyük tasarruf sahiplerinin yüksek faizle para kazanmasını sağladığı ortada. Demek ki basının yoğun desteği, menfaat çevrelerinin işlerini düzeltecek adımları atarken vatandaşın isyan etmesini önlemek için yapılıyor.
Enflasyonla mücadele etmenin yanlış bir tarafı yok. Ancak büyük sermayeyi temsil edenlerin enflasyonun sebepleriyle doğrudan doğruya mücadele edilmesini değil, sürekli olarak faiz artışını desteklemeleri doğru bir yaklaşım değil. Vergi rejimi, dış ticaret rejimi, kamu açıkları, uygulanan para politikası gibi uygulamaların enflasyonist etkilerini görmezden gelenlerin tek bir motifi var: "Benimle alakalı olmayan menfaate ses çıkarmayayım ki, benim menfaatimi tartışan olmasın".
Lastik ayakkabıdan ekmeğe, restorandan okul ücretlerine kadar tüm yaşamsal maliyetin altından rahatlıkla kalkan insanların, bunları ortaya çıkaran uygulamaları hükümetten talep eden insanlar olduklarını bilseler, acaba ne yaparlardı? Baskı gruplarıyla yaptığım tüm görüşmelerde hepsinin kendi haklı gördüğünü, kendileri korumak için talep ettikleri uygulamaların faturasını vatandaşların ödemesi gerektiğine inandıklarını gördüm.
Bu derece şuursuzluğu önlemesi gerekenin devlet olduğu ortada. Dolayısıyla iş dönüp dolaşıp devletin otoritesini kullanma biçimine bağlanıyor.