Antisemitizm ile ilgili ilk soruya maruz kaldığımda 12 yaşındaydım. İngiltere’de İngilizcemi geliştirmek için gittiğim yaz okulunda Yahudi bir öğrenci Türkiye’de antisemitizme maruz kalıp kalmadığımızı sormuştu. “Hayır” demiştim gururla. O dönem için doğruydu da. Hem farklı dinden öğrencileri arasında ayırım yapmayan laik ve Atatürkçü bir ilkokul öğretmeninin sınıfında okuyacak kadar şanslı, hem de ortaokulumda henüz farklı hissettirecek bir olaya maruz kalmadığımdan göğsümü gere gere “hayır” cevabı verebilmiştim. Belki hiçbir zaman “Yahudi’yim” diye haykırmadım ama yirmili yaşlara kadar antisemitizm üzerine fazla düşünmedim. Bugün, Musevi Lisesi’nde okuyan çocukların polis eşliğinde okuldan çıktığını görünce kalbim parçalanıyor. Kişinin inancının Tanrı ile onun arasında olduğunu, farklı bir dinden olduğu için bir insandan nefret etmenin hiçbir haklı sebebi olamayacağını düşündüm her zaman; hâlâ ve her inanç için böyle düşünüyorum. Din, dil, ırk ayırt etmeksizin, günün sonunda insanlar iyi insanlar ve kötü insanlar olarak ikiye ayrılıyor.
***
1990’larda üniversite eğitimim için gittiğim ABD’nin Massachusetts eyaleti de benim için güvenli bir cennetti. O yıllarda da antisemitizm üzerine çok kafa yormadım. Ülkem sorulduğunda Türkiye, dinim sorulduğunda da Yahudi diyebildim. İlk iki senesinde internet dahi olmayan üniversite öğrenciliğim sırasında ülkem için de dinim için de önyargı yoktu. Varsa da haberim yoktu. Ne de olsa üniversite üçüncü sınıfta ilk defa world wide web ve e-mail kullanmaya başlayan, üniversite dördüncü sınıfta ilk defa tuğla kalınlığında ve sadece telefon açmaya yarayan bir cep telefonuna sahip olan bir nesilden geliyorum. Bugünkü gibi bir tıkla bilgiye erişim şansı yoktu, o dönemlerde bilgiye erişmek kitaplardan ve kütüphanelerdeki gazete arşivlerinden gerçekleşirdi.
Geçtiğimiz hafta ‘ABD Kongresi Eğitim ve İş Gücü Komisyonu’nda antisemitizme ilişkin soruları cevaplayan üç üniversite rektörünün videolarını seyrettikten sonra (Harvard, Pennsylvania ve MIT rektörleri) ABD’nin 90’lı yıllardan 2023’e kadar ne kadar değiştiğini, dünyanın en elit üniversitelerinin başındakilerin antisemit sloganları net bir şekilde kınamadıklarını, avukatlarının öğrettiklerini tahmin ettiğim ezberlenmiş yuvarlak cevapları vererek, net bir ‘evet’ veya ‘hayır’ cevabı veremediklerini üzüntüyle seyrettim. 90’lı yıllarda benim için dünyadaki en güvenli yerlerden biri olan Massachusetts eyaleti ve çoğu eyalet bugün Yahudi öğrenciler için çok güvenli değil. Saldırgan ve nefret dolu sloganlar rahatça atılırken, aksiyona dökülene kadar müdahale edilmemesi, oradaki öğrenciler için en büyük tehlike, zira aksiyona geçildiğinde geç olacak. Benzer sloganlar başka bir azınlık grup için atılsaydı aynı bekleme süresi ve serbesti gösterilir miydi? Rektörlerin kendilerine sormaları ve avukatları tarafından ezberletilmemiş, dürüst cevap vermeleri gereken tek soru bu.
Bu köşemde hiçbir zaman din ve siyasetle ilgili bir konu yazmak istemedim, adı üstünde ‘Kahve Molası’ kıvamında hep apolitik bir köşe olmasını diledim, umarım bundan sonra da öyle olur. 7 Aralık Perşembe akşamı ilk mumu yakarak kutladığımız Hanuka Bayramınızı kutlar, karanlıkların aydınlığa, ışığa, huzura kavuşmasını dilerim. Tüm bayramları sevdiklerinizle kutlamanız dileğiyle…