Vayigaş peraşası, Yosef'in kardeşlerine kimliğini açıklamasının ardından babaları Yaakov ve ailesini Mısır'da yaşamaları için Kenaan’a göndermesinin hikayesini anlatır. Yosef, Yaakov’u ve eşyalarını Mısır’a getirmek için kardeşleriyle birlikte ‘agalot’ gönderir. Bu gönderi aslında Yosef’in babasına gönderdiği bir mesajdır. Çünkü Yosef satılmadan önce babası ile ‘egla arufa’ dediğimiz Tora bölümünü öğrenmektedir. Bunlarla babasına yaşadığını anlatmaya çalışmıştır.
‘Egla Arufa’ dediğimiz alaha şehrin yakınlarında ölü birinin bulunması halinde devreye girer. Kimin tarafından öldürüldüğü belli olmayan bir maktul durumunda olayın önce hangi şehre yakın olduğu belirlenir. Hemen ardından da şehrin ileri gelenleri bir düveyi bir nehrin kenarında kurban eder. Bunun amacı da bu günahın kapara yapılmasıdır. Yosef’in babası ile öğrendiği son kural budur.
Rabiler elbette bu kuralla anlatmaya devam ettiğimiz olay arasında bir ilgi kurmaya çalışmışlardır.
Rabiler o şehrin insanlarının bu cinayeti engelleyecek bir şey yapmadıkları için bu törenin yapıldığını izah eder. Belki o şehrin yaşayanları o misafiri gerektiği gibi ağırlamamıştır. Belki de kendisini olmaması gereken bir saatte yolculuktan alıkoymamışlardır. Belki de gerekli tedbirleri ona açıklamamış ve bunun için yardımcı olmamışlardır. Kısacası onun ağırlandıktan sonra güvenli bir şekilde gideceği yere varması için gayret göstermemişlerdir kuşkusuyla bu töreni gerçekleştirmek ihtiyacını hissetmişlerdir.
İşte bazen küçük veya önemsiz gibi görünen şeyler büyük ve tehlikeli durumların ortaya çıkma sebebi olabilir. Bir konuğun ihtiyacı olana sahip olduğundan emin olmadan gitmesine izin vermek kadar küçük bir şey, onun ölümüyle sonuçlanabilir, bu da ondan nesiller boyu geçmiş olabilecek sayısız neslin kaybı anlamına gelebilir.
Bunun çarpıcı örneği, Yosef hikâyesidir.
Hadi düşünelim. Yosef o rüyaları görmüş ancak bunu kardeşleriyle hiç paylaşmamış olsa ne olabilirdi? Hatta babası ona özel bir kıyafet yaptırmamış olsa kardeşleri onu yine de kıskanır mıydı? Pek olası değil gibi. Böylelikle Yosef satılmamış olacak, aile de parçalanmak yerine uzun yıllar birlikte yaşayabilecekti. Bu küçük ayrıntı büyük sonuçlara ve ailenin bundan etkilenmesine neden olmuştu.
Sıradan ince bir kâğıt varsayalım. Onu defalarca katladığımızı düşünelim. İlk durumundan çok daha kalın olacağı kesindir. Buradan çıkarabileceğimiz oldukça önemli bir ders var. İnce gibi görünse de katlandıkça kalınlaşan kâğıt gibi küçük şeyleri katlayarak büyütmemek gerekir.
Pek çok aile, birileri küçük bir şeyin büyük bir şey olmasına izin verdiği için darmadağın olur. Duyarsız bir yorum, uygunsuz bir eleştiri, bir gözden kaçırma, kötü bir karar oldukça küçük olsa da, sonunda yıkıcı etkileri olabilir. Böyle durum ve tartışmaları henüz başlarda küçükken kesmek ve tatlıya bağlamak gerekir. Onun yerine daha önemli ve değerli konularla meşgul olmak şarttır. Ufak bir hakaret yüzünden sinirlenecek vaktimiz olmamalıdır. Bunun üzerinde kafa yormadığımız zaman küçük şeyler küçük kalmaya devam edecektir.